İbrahim İnal
Yeni Haçlı Seferinin Adı: Siyonist Hesaplar
Yeni Haçlı Seferinin Adı: Siyonist Hesaplar
“Batı’nın Korkusu, Doğu’nun Umudu: Türkiye”
İsrail’in pervasız saldırıları artık sıradan bir şiddet tablosu olmaktan çıktı. Amerika ve Avrupa’nın desteğini arkasına alan Tel Aviv yönetimi, kendini dev aynasında görerek Ortadoğu’yu ateşe atma pahasına saldırganlığını sürdürüyor. Attığı her adımda yalnızca Filistin’i değil, tüm bölgeyi hedef alan bir provokasyon var. Bugün taşları döşedikleri planın bir sonraki durağı Türkiye olabilir. Çünkü İsrail biliyor ki önünde tek engel var. Türkiye’nin yükselişi.
Türkiye artık eski Türkiye değil. Devlet aklı, milletin ferasetiyle birleşerek tedbirlerini her yönden alıyor. İsrail’in “önce medya ile zemin hazırlama, sonra içeride fitne tohumu ekme” taktikleri, Osmanlı’yı durdurmak için kullanılan yöntemlerin aynısıdır. O gün Haçlı seferleriyle, içeriden nifakla Osmanlı’nın yolunu kesmek isteyenler ne yaptıysa, bugün aynı hesap tekrar sahneye konuyor.
Ama unuttukları bir şey var: Osmanlı ruhu yeniden diriliyor.
Mazlumların umudu, zalimlerin korkusu olan bu ruh, bugün Türkiye’nin damarlarında yeniden dolaşıyor. İşte bu yüzden İsrail korkuyor. Çünkü biliyorlar ki Osmanlı’nın mirasını taşıyan Türkiye ayağa kalkarsa, zulüm düzeni sona erecek.
Siyonist akıl sadece bombalarla değil, medya ve akademiyle de saldırıyor. Batı’da çıkan birçok kitap ve makalede Türkiye sistematik şekilde itibarsızlaştırılıyor.
Bernard Lewis, İngiltere doğumlu olup Amerika’da akademik kariyerini sürdürmüş bir oryantalist tarihçidir. Oryantalizm, ilmi bir araştırma görüntüsü altında Batı çıkarlarını merkez alan, Doğu’yu kendi gözlüğünden ve çoğu zaman çarpıtarak tanımlayan bir anlayıştır. Lewis, bu zihniyetin en güçlü temsilcilerindendir. Onun sözleri Batı’nın Türkiye korkusunu açıkça ortaya koyar: “Türkiye, İslam dünyasında Batı’ya en yakın ama Batı için aynı zamanda en tehlikeli ülkedir.”
Edward Said ise Filistin asıllı bir entelektüeldir. “Oryantalizm” adlı eseriyle Batı’nın bu çarpık yüzünü ifşa etmiştir. Said’in şu sözü, Batı’nın Doğu’ya yaklaşımını en net haliyle özetler: “Oryantalizm, Doğu’yu kendi sesiyle değil, Batı’nın sesiyle konuşturan bir iktidar aracıdır.”
Görüldüğü gibi Lewis, Türkiye aleyhinde Batı adına çırpınan bir ses iken; Said, Batı’nın sahte yüzünü ortaya çıkaran bir aynadır.
Bugün Düşünce Kuruluşu “think-tank” raporlarında, medya yayınlarında ve akademik makalelerde Türkiye’nin sürekli “otoriterleşme” suçlamalarıyla hedef alınması olağan bir yaklaşım değildir. Bu, Batı’nın çıkarlarını korumak için yürüttüğü yeni bir saldırı yöntemidir. İsrail ve destekçileri sadece sınır ötesinde değil, zihinlerimizde de savaş açmaktadır.
Böylesi bir tabloda Türkiye’nin tek çaresi birliktir. İçeride kutuplaşmalar, kısır çekişmeler, mezhep ve parti ayrılıkları yalnızca Siyonistlerin işine yarar. Her fitne tohumu, her küçük düşürme çabası İsrail’in saldırı planlarını kolaylaştırır. Oysa tarih boyunca Türkiye, birlik olduğunda aşamayacağı hiçbir engel olmadığını defalarca göstermiştir.
Türkiye’nin Misyonu: Dünyaya Nizam Vermek
Türkiye’nin yükselişinden korkmalarının sebebi budur. Çünkü Türkiye ayağa kalktığında sadece kendi geleceğini inşa etmez. Gazze’deki çocuğa, Somali’deki aç insana, Bosna’daki mazluma, Arakan’daki mağdura da umut olur. Türkiye güçlendiğinde dünyada sömürgecilik, zalimlik, zorbalık sona erer. Çünkü bu topraklardan doğan güç, mazlumların, insanlığın, umududur.
Bugün bir kez daha tarihin kritik kavşağındayız. İsrail ve arkasındaki küresel destekçileri Osmanlı’yı durduran yöntemleri tekrar sahneye koyuyor. Ama unuttukları şey şudur! Osmanlı’nın ruhu bu topraklarda yeniden ayağa kalkıyor.
Ve o ruh ayağa kalktığında, hiçbir zulüm ayakta kalamayacak.
Gelecekleri varsa, görecekleri de var. Türkiye’nin gücü dünyaya nizam getirecek… Mazlumlara umut olacak.
Muhabbetle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.