Ali Aydın
Mirasına Körleşen Şehir:maraş
Mirasına Körleşen Şehir:maraş
‘’Ol mahiler ki derya içredirler, deryayı bilmezler.’’
Kızmayın bana, bir gerçeği ifade etmek istiyorum. Sonra ben de bu şehrin bir sakini değil, gerçek sahibiyim.
Maraş coğrafyasının mirası nedir, diye sorarsanız:
Fiziki Coğrafyası: Şehrin coğrafi konumu, meyilli yapısı, sırtını dayadığı Ahır Dağı, önündeki mümbit ovası; Yavşan, Başkonuş, Engizek Yaylaları; Andırın kanyonları, vadileri, çağlayanları; Döngel Mağaraları, Yeşilgöz..
Beşeri ve Kültürel Mirası: Edebiyat Şehri, İstiklâl Şehri, Onikişubat Zaferi ve şehrin ruhu, yazarları, şairleri, mimari dokusu, tarihi eserleri, oymacılık, kuyumculuk…
Döngel, Pazarcık, Türkoğlu arkeolojik kazı alanları.
Ekonomik Mirası: Dondurma, tarhana, biber, su kaynakları, linyit yatakları, şifalı içme suyu, ılıcası…
Bunlar bilebildiklerim.
Bu mirasın tefsirini yapacak olursak:
Şehri, coğrafyanın meyilinden faydalanarak, önce dağın eteğine almamız gerekirken; şehri gıda depomuz olan verimli ovaya kaydırdık. Onun için depremde çok ciddi can kaybı oldu. Yani bağırta bağırta üzerine bina yaptığımız toprak bizden intikam aldı. Sonra sanayileşme adına ovayı parselledik, tarım arazisini katlettik. Türkiye’de bu kalitede ne kadar toprağımız var da ovayı katlediyoruz?
Özellikle yeni yerleşim alanında, depreme uygun olan çok kıymetli bölgeyi iyi parselleyemedik. Henüz, yirmi beş yıllık yerleşim alanının imar planında düzgün cadde ve sokak, sosyal alan göremiyoruz. Oldukça çok, ölü arsalar bırakılmış. Minyatür, saklı, güvensiz yüzlerce park oluşturulmuş. Arsalar israf edilmiş.
Şehrin tarihi dokusu korunamamış. Eski yapıların yanına yeni yapılar inşa edilmiş. Şu an, deprem sonrasını da bilmiyoruz.
Hanların, konakların birçoğu, Mevlevihanemiz, medreselerimiz yok olmuş.
Süleymanlı’daki Kışla kayıp.
Madalyalı tek şehir olan İstiklâl Şehrimizin daha Zafer Anıtı yok. ‘’ İstiklâl Şehri’’ tescili yapılmamış. Şehitlikler öksüz. Şehitlerimin hatıralarının sanata, edebiyata, mermere yansımış halini göremiyorum. Bugüne kadar kaç roman, kaç senaryo yazıldı? Gerek yok, diyorsanız amenna sözümü geri alırım. O zaman da ‘’Edebiyat Şehri’’ iddiamız olmamalı. Bu şehrin ruhu; mazisi, kültürü, edebiyatı, sanatı, mimari dokusu ile var.
Ahır Dağı parsellenmiş.
Ahır Dağı eteklerini bir yiğit ağaçlandırmış; ama yiğidin adı sanı, bir abidesi yok.
Ormanın dibinde de ormanı hiçe sayarak on katlı binalar yükselmiş.
Şehrin meyilinden faydalanamadık. Hastaneleri ovaya yaptık.
Akarsu zengini şehir, suyunu ovadaki kuyulardan temin etti. Ovanın dib suyunun seviyesini çok düşürdük.
Aksu’yu kara suya çevirdik, sır barajını kirlettik. Şehir içinden geçen su kanalından faydalanamadık.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Kısacası şehrin coğrafyasına, değerlerine körleştik.
Yerel körlük, içe kapanmadır. Çözümlerden biri; göçmen aklı, göçmen enerjisidir.
Edebiyat Şehrinde, esnaf, işçi, işveren, memur amir, okumuşu okumamışı eline kitap alıp okumuyor. Şehirde satılan kitap, gazete sayısı sınırlı. Okuma durakları, meydanları yok. Sanatın estetiği sokaklarıma, caddelerime yansımamış. Şehrin edebi kişiliği ‘’ Yedi Güzel Adam’’ la sınırlandırılmış. Üstelik Yedi Güzel Adam Müzesi’nin dibine, küstahça duran ‘’ modern’’ bir okul yapılmış.
Kışla’ dan Pınarbaşı’ na kadar olan bölge sit alanı ilan edilmemiş, o güzergahın eserleri yok olmuş veya boynu büyük bekliyor.
Kale’nin dibine postane yapılmış, batı kısmı da rezerv alan ilan edilmiş. Yakında burada apartmanlar yükselecek. Tarihi dokuya saygısızlık ancak bu kadar olur.
Hani, KURTULUŞ MÜZEM, ARAŞTIRMA KÜTÜPHANEM ?
Sütçü İmam, Üniversitemizin adı olacak, Üniversitede ‘’ ONİKİŞUBAT KÜRSÜSÜ ‘’ olmayacak…
Germenica’ nın farkına yeni vardık. Tarih bilmiyoruz ki. Şehrin hafızası yok. Bırakın geçmişi, Onikişubat’ ın belgeleri, tapuları yok ki daha ileri tarihi, kültürel hafızamız olsun.
Dulkadirli Sarayı nerede? Depremi fırsat bilip yeniden yapılamaz mı?
Tarhana sanayi ürünü oldu seviniyoruz; ama dondurmayı Ülker’ e, tatlıyı Antep’e biberi Urfa’ya kaptırdık. Üniversitemizde ‘’Dondurma, Tatlı, Pasta Meslek Yüksek Okulu’’ açamadık.
Algida gibi dondurma markalarının karşısında güç birliği yapamadık. Dondurma soğuk, dondurmacılar da birbirine soğuk.
Dondurmada isterim ki Maraş, Roma ile yarışır olsun. Doğu’nun ve Batı’nın dondurma borsası Maraş’ta kurulsun. Olamaz mı?
Markaları ile altın işleme merkezi Maraş olamaz mı?
Ekinözü içme suyu pazarlanamaz mı?
Ilıca’nın suyunu çoğaltmak istedik, silahlar konuştu. Buraya beş yıldızlı bir otel yapamadık. Ilıca’ya olan ilgiyi orta sınıfın üzerine çıkaramadık.
Yedi Kuyular kayak alanını yeni keşfettik.
Kürtler Avşar’ı ile Ceyhan Köprüsü arasını kalıcı göle dönüştürüp bölgeyi cazibe merkezi yapamadık.
Yıllardan beri Afşin, Elbistan halkı zehir soluyor. Kanser hızla artıyor.
Özelleştirilen Termik Santral’ e filtre taktıramadık. Santralden çıkan linyit külünü gübreye dönüştüremedik.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Bu saydıklarımız, bu coğrafyanın mirası. Coğrafya kaderse bu kadere sahip çıkmak bu coğrafyada yaşayanların görevidir.
Gönlümden böyle geçiyor. Ne derseniz Maraşlı dostlarım?
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Kim bilir Türkiye’de mirasına körleşen Maraş gibi kaç şehir var?
İbrahim Gülsu/5323578014
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.