Abdulhakim Eren
“İSLAMİDA HİLAFET DÜZENİ VAR MI?”
“İSLAMİDA HİLAFET DÜZENİ VAR MI?”
CEVDET ALPEREN
Toplumumuzun bir takım kelimeleri abarttığı veya yanlış anladığı bir zamanda yaşıyoruz. Özellikle de Arapça kelimeler dilimize tamamen yanlış girmiş. Mesela “nafile” kelimesi bizim dilimizde “boşuna” anlamında kullanılır. Halbuki Arapçada “nafile” “fazladan” anlamındadır. Hilafet kelimesi de bu kelimelerden biridir. Bir kısım çevrelerin kutsal bir kelime gibi algıladığı hilafet” sonra” anlamına gelen Arapça bir kelimedir. Hilafetten bahsederken sanki Peygamber kurallarından veya İslami bir yönetimden bahsedildiği sanılır. . Hilafet, İslami bir yönetim şekli değildir. Allah’ın emri değildir. İslam’da da yönetimler istişare veya oylama ile seçilir.
Hz Muhammed’in vefatından sonra Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ,Hz. Osman ve Hz. Ali de istişare ile seçilmiştir. Yani Peygamber yerine değil, o bölgenin yönetimine geldiler. Bu döneme zaten İslam tarihinde “Saadet dönemi” denmektedir.
Ayrıca hilafet kutsallaştırılarak saltanat makamı olarak kullanılıp siyasete alet edilmiş. Hilafet kelimesi kendi anlamından çıkartılarak ilahi bir makam şekline sokulmuştur. Bir takım mahfiller bunu siyasi emelleri için kullanmışlardır. Yöneticilerin kendilerinden sonra gelenleri halifeliği kutsallaştırarak din adına saygınlık elde etmişler. Yönetimleri altındaki insanlara da tepeden bakmaya başlamışlar. Halife deyince Kuran ve hadis alimi gibi görenlerde onların yanında konuşmaya korkmuşlardır. Bu günkü ifade ile tamamen siyasi diktatörlük haline gelmiştir.
Bu durumu sevgili kardeşimiz Prof. Abdulhamid Sinanoğlu hocamız bugünün insanlarının anlayacağı şekilde aşağıda aldığım yazısında izah etmektedir. Yazı aynen şöyledir :
“İslam da hilafet düzeni/sistemi diye bir yönetim biçimi yoktur. Halife half kelimesinden gelir. Half arka, geri, sonraki gibi anlamlara gelir. Halife de sonradan gelen, birinin yerine geçen demektir. Hz. Âdem başta olmak üzere her insan nesep/soy olarak babasının halifesidir. Baba selef, oğul halef. Hz. Adem de tüm canlı türlerinin son halkası olması dolayısıyla Halife olarak var edilmiştir. Onun babası ve anası toprak, su, hava ve ateşten oluşan balçıktır. Allah onu çok özel bir donanımla (Ahsen-i takvim üzere/en güzel kıvamda) yaratmıştır. Tüm insanlar bu kıvamda onun varisidir. Her sanatçı bu sanatı kimden öğrenmiş ve onun yerine geçmişse onun halifesidir. Her kurumun başına gelen/getirilen bir öncekinin halifesidir. Bu durum her alan için geçerlidir.
Bu bağlamda dinin gereği ve de İslâmî olan Kur’ân ve Sünnet açısından da aklen ve târihî tecrübe olarak da müminlerin başsız yani kanunsuz/hukuksuz, hükümetsiz kalmamaları gerektiğidir.
Çünkü bir toplumda insanlar arasında adâlet ve hakların korunması buna bağlıdır. Onun için Hilâfet adı önemli değildir. Hilâfet/Halife kelimesi Arapça sonradan gelen, birinin yerine geçen demektir. Bu bağlamda her başa geçen bir öncekinin Halife’si demektir. Önemli olan bu kavram değil, bunun gereğine göre davranmaktır. Adı eskiden olduğu gibi emir olur, reis olur, sultan olur, melik olur, İmâm olur, şah olur, padişah olur. Bu kelimelerin hepsi yâ Arapça ya Farsçadır. Başkan olur, cumhurbaşkanı olur, başbuğ olur, önder olur, veya president ya da bilmem ne olur. Kelimelere ve kavramlara takılmaya gerek yoktur. Önemli olan Allah’ın kullarına Allah’ın emri gereğince adâlet ile hükmetmek, zayıfı kuvvetliye ezdirmemek, servetin belli ellerde dolaşımına engel olmak ve insanların bedenî, mâlî ve fikrî haklarını güvence altına alarak onları huzur ve barış içinde yaşatmaktır. Gerisi lâf ü güzaftır; bilmeden ahkâm kesmektir! Doğruyu bilenlere ve Hakkı üstün tutanlara Selam olsun”
Zamanımızda önem arz etmesi bakımından ve de yanlış anlamaların birinden kurtulmak adına meseleyi kaleme alan değerli Abdulhamid Sinanoğlu hocama teşekkür ediyorum. Müsaadesini alarak yazısını siz değerli okuyucularımla paylaşmak istedim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.