Bekir Doğan
Türk Halkının sözü : Huzurum Kalmadı !
Türk Halkının sözü : Huzurum Kalmadı !
Her şey var : Huzur yok , bu sözüm Hiciv mi ?
Sevgilisin göstermek için : Gel seni bir öpeyim diyor !
Bunda bir püşluk var diyerek : Hiciv mi ? Gösteriyor..
Bilsen uzaklarda kimler ağlıyor , Gelemem sevdiğim felek koymuyor, buysa uçak seferleri rotar yapmış suçu feleğin üzerine atarak : hiciv yapmış mı ?
Huzurum kalmadı fani dünyada ! Diyerek hiciv yapıyor oysa ömür dünyada cehennem zebanileri kendine huzur verecek ? Mi ?
Hiciv , Kına yaktı kara bağrına : Nicaz ettik, var mı bizi duyan ! Sözlerin hepsi hiciv olsa ne yazar derdi olan kına yaksın ! Bu hiciv mi ?
Derdi olan kına yakar bu memlekette.
Evladını askere gönderirken yakar, bir ev yansa, bir ocak sönse, yüreği kavrulan ana ocağında kına tüter, yürek yangını kına yangınından ağır gelir bu mu hiciv ?
Şimdi biz de milletçe kına yaktık, yüreğimizin acısı duman oldu, göğe yükseldi.
Bir elimizde kalem, bir elimizde dua… Yana yakıla nicaz ediyoruz:
"Devlet baba, duy sesimizi!"
Sanayici kan ağlıyor, esnaf siftah yapamadan kepenk indiriyor, tarlasını süren çiftçinin mazotu, gübresi belini büküyor.
Tekstil atölyeleri bir bir kapanıyor, makineler susuyor. İşçinin sesi çıkmıyor çünkü iş yok.
Gençler işsiz, umut yok… Umut olmayınca gelecek de olmuyor. Huzurum Kalmadı , bu fani dünyada var mı sesimi duyan huuuu !
Hal böyleyken biz ne yapalım, biz de dedik ki;
"Yak kınayı bacım!"
Söz geçmiyorsa dile, belki halimiz ulaşır yüreklere. Kına yak bacım ellerime vatan sağ olsun derim de geçerim !
Kiminin duası, kiminin gözyaşı, kiminin kaleminden dökülen cümlelerdir yakarış.
Ben de kalemimi kına yaptım, kelimelerimi yakıp duman ettim;
Bu duman göğe yükselsin, Ankara'ya ulaşsın istedim. İsterim ki bu millete bir kına yakalım derim hiciv mi ?
Bakın efendiler!
Bu millet üreten bir millettir.
Tarlasını da sürer, atölyesini de çalıştırır, makinesini de işletir ama yeter ki yanında devletini hissetsin.
Vergisini günü gününe ödeyen, krediye sadık kalan, işçisine helal ekmek yediren sanayiciyi yalnız bırakmayın!, eline nıka yakar yola düşerse o gün düşünün derim..
İhracat yapmaya çalışan küçük işletmeleri devletten soğutmayın!
Bir dosya için aylarca kapı kapı dolaşan yatırımcıyı bıktırmayın!
Bugün sesimiz kısık olabilir, ama derdimiz büyük. Huzurumuz kılmadı hiciv yapıyorum sanmayın !
Bir gün bu ses yankı bulmazsa, bu millet nicazla değil, nidayla uyanır.
Kına yakan analar sadece düğün, asker, şehit için değildir.
Bazen halk da yakar…
"Devletim duysun" diye,
"Yetkililer görsün" diye,
"Bu işin bir çaresi bulunsun" diye…
Yaktımı bu kınayı ! işte kınamızı.
Dumanı da yüreğimizden çıktı,
Şimdi sıra sizde, sayın yöneticiler!
Varsa çare sizde, uzatın elinizi.
Yoksa deyin ki: "Bu millet artık kendi haline baksın!"
Ama unutmayın, bu milletin bedduası ağır, duası yücedir…
Harika, üç önemli ve güncel konu:
Sosyal medya yasası
Ekonomik sıkıntılar
Bozulan ahlak (rüşvet, torpil, sahtekârlık, çürüme- yok olan aile )
Bu üç temayı birleştiren hicivli Alaycı, bir yazı kaleme alıyorum, ironik, zeka dolu bir dil kullanacağım.
“Her Şey Yolunda (!)”
Geçen gün devlete yakın bir gazetede şu manşeti gördüm:
“Ekonomi şahlandı, ahlak tavan yaptı, sosyal medya kontrol altına alındı.”
Dedim ki kendi kendime, “Ülke herhalde başka bir paralel evrende yaşıyor, biz henüz davetiye almadık.”
Sosyal medya yasası çıkmış…
Bir vatandaş, “Ekmek 10 lira olmuş” demiş.
Savcı çağırmış: “Halkı kin ve karamsarlığa sevk ediyorsun!”
Adam demiş: “Ben sadece fırının tabelasını okudum.”
Polis demiş: “Gözaltına alın, fırını da kapatın, fiyatı yazmak da suç artık!”
Ekonomi desen…
Bakkal, geçen yılki defteri yakmış.
Yeni veresiye defterine ise başlık atmış:
“Hayal defteri — Borçlanmak da bir özgürlüktür.”
Mazot 50 lira olmuş, çiftçi traktörü bırakıp eşeğe binmiş, eşek bile itiraz etmiş:
“Ben artık taşıma işine memur değilim, ben de zam istiyorum!”
Ahlak konusu ise...
Eskiden çocuklara “ahlaklı ol” denirdi.
Şimdi “torpilli ol” deniyor.
Diplomanın yerini "dayı referansı", karakterin yerini "görünürlük", emeğin yerini "makyajlı özgeçmiş" aldı.
Haram, mubah oldu.
Doğru, “yol yürünecek kişi değil” sayıldı.
Yalan, “stratejik iletişim” oldu!
Ama ne gam…
Her şey yolunda (!)
Çünkü ekranda bir bakan çıkıp diyor ki:
“Çok şükür vatandaşımız hâlinden memnun.”
Bir vatandaş bağırıyor arkadan:
“Doğrudur, ben hâlimi göremiyorum ki memnun olayım!”
Son söz : Huzurum Kalmadı bu fani dünyada !
Hayırlı Günler Diliyorum
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.