Bekir Doğan
Nasıl Bir Toplum Olduk !
Nasıl Bir Toplum Olduk !
Bugün sabah sohbetimiz : eski den arkadaşlar arasındaki şaka ve misafir ağırlama !
Bizim kültür ve geleneğimizde , misafire açmışın- tok musun diye sorulmaz!..
Misafirin önüne evde ne varsa onu koyarsın, yerse şanın artar, yemez ise malın artar geri kaldırışın !
İçinde : küfür olmayan, yalan ve iftira olmayan şakalar yaparlar hoş vakit geçirirlerdi.. Sevgili Peygamberimiz SAV efendimizde latife yapar arkadaşlarını güldürürdü..
Surat asma yerin latife yapmak çok güzeldir..
Biz özümüzü kaybettik..
Gelenek ve göreneklerimizi kaybettik..
Anam bir kazan şora “Çorba” pişirir leğene dökerdi.. 10-15 kişi aynı leğene kaşık sallar karnımızı doyururken, bugün gelişmiş ülkelerin tıp alimlerinin söylediği sürü basıklığını bir kazanı verir, hasta olmazdık !..
Bugün : iki kardeş aynı tabaktan yemek yemediği gibi bir birinin bardağı ile su içmiyor eli değse yemeği bırakıyor..
Sevgili Peygamberimiz (SAV) efendimiz : 1450 sene önce Müminin artığı mümine şifadır, tabaklarınızı sünnetleyin,” buyurmuş..
Bugün bulaşıcı hastalık uzmanları ilim adamları , aşılama tamam da topluma sürü bağışıklığı kazandırmamız gerek diyor..
Bu da aynı kaptan yemek yiyerek olacak bir iştir. Aile fertleri çorbayı aynı kapta yedikleri gün sürü bağışıklığını kazanmış demektir..
Neyse bu konu uzun bir konu :
Bugün Kahramanmaraşlı hanımlar :
Misafir ağırlamada : Çorba, ana yemek, dolma, sarma, içli köfte, salata, tatlı, dondurma, çayın yanında pasta çeşitleri ile meyve istiyor..
Oysa bizim kültürümüzde : evde ne yamak yapılmış ise misafir onu yerdi..
Bugün bunu biz hanımlara anlatamıyoruz..!
Vali İlhan Atış, Serdar Erdoğanyılmaz ile sabahları köy gezileri yaptığımız dönemde, Bertiz ‘e gittik, bir köy evinde bir su içip mola verelim , vatandaşı dinleyelim diyerek, sıradan bir kapıyı çaldık..
Sabah erken olunca, evin hanımı, evde ne varsa bir siniye koymuş, ekmek sulamış ve önümüze getirdi.
Tereyağında pişmiş yumurta, az bir de yoğurt, yüz çeşit yiyecek değildi..
Samimi ve dost sıcaklığı vardı..
O yemekte : bereket vardı, kardeşlik vardı..
Bugün eve bir habersiz misafir gelse : evin hanımının yüzü sallanıyor.. nereden çıktı bu ! kim buna yemek yapacak ?
Yada misafirini çarşıda yedir diyen zalim kadınlarda var !..
Konu bu olunca ilk söz ve sazı Nuri abi eline aldı.. : Asker arkadaşım ziyaretime gelmiş , çok mutlu oldum, seviniyorum, alıp eve gittik, hanımın yüzü bir karış oldu..
Bana döndü: makarna salata yaptım, madem misafir çağıracaksın önceden niye haber vermiyorsun ? diyerek söylenmeye başladı.
Bende : yahu hanım bin km. uzaktan kalkmış gelmiş beni adam sanmış hatırım saymış , seni tanımıyorum mu deseydim ! “ dedim..
Olsun biz bir karavanada yemek yedik sen olanı getir dedim..
Oysa benim asker arkadaşım benim evime : ballı börek yemeye değil, beni görmeye özlem gidermeye gelmişti..
Hanım hayatımızı biraz zehir etsede : biz askerlik anıları ile dolu bir mutlu gece geçirdik..
Dertli bir kardeşimiz , Mustafa abim sazı eline aldı: özellikle Maraş’ın hanımları bir birine gösteri yapacağım diye misafir ağırlamayı çok fazla abartılar, bu sebeple kimse kimseye gidip gelmiyor çünkü masrafın altından kalkınacak hali kalmadı.. tüm suç hanımların “ diyerek noktayı koyarken: “ Nasıl bir toplum olduk, komşu komşuya gitmez oldu, kimsenin evine misafir gelmez oldu, sofralar garip kaldı, Bunun üzerine Korona Virüs de bahanesi oldu, yazıklar olsun misafire yüz sallandıranlara ! dedi.
Maalesef böyle oldu: kardeşliğimizi kaybettik , her işimiz menfaat döküldü yazık..
İyi günler..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.