Bekir Doğan
Defne’ye Aşık Olmak: Harbiye Şelaleleri ve Hatay’dan Notlar
Defne’ye Aşık Olmak: Harbiye Şelaleleri ve Hatay’dan Notlar
Bugün rotamızı Akdeniz’in incilerinden biri olan Hatay’a çevirdik. Uzun zamandır sevgili Yusuf Metin ağabey bizi davet ediyordu, bu kez onu kırmadık. Yeğenim Talip Sarı ile birlikte Kahramanmaraş’tan yola çıktık. İlk durağımız, Hatay mutfağının eşsiz lezzetlerinden biri olan sini kebapçısı oldu.. öyle ya !.. sözünü çok önce almıştık..
Yusuf Metin ağabey bizi, meşhur Aydın Fırınlı Sini Kebabı’nın yapıldığı yere götürdü. Önce taham, sonra kelam diyerek oturduk sofraya. Yıllar önce Habib-i Neccar Camii civarındaki kasaplarda tattığım bu lezzet, şimdi çok daha ünlenmiş. Acılı kebabın ardından Demlik çaylarımızı yudumlamak için Defne’ye, Harbiye Şelaleleri bölgesine geçtik.
Burası adeta doğal bir klima. Şelalelerden akan serin sular, çevresindeki lokantalar, ipek ve sabun satan dükkanlar ile hem bir tarih kokuyor hem de huzur yayıyor. Defne ağaçlarının gölgesinde yürürken, kamyon yuva yapmış bir defne ağacına onu bile gördük. Doğa ile insan hikâyeleri iç içe geçmiş burada.
Harbiye’nin Tarihi ve Mitolojik Güzelliği
1980 yıllarda : Türkiye Gazetesi Rehber Ansiklopedisini hazırlarken Hatay üzerine birçok tarihi bilgiye ulaşmıştım. Bugün Harbiye ya da Defne olarak bildiğimiz bu bölge, M.Ö. 195 yılında dünyanın ilk festivallerinden birine ev sahipliği yapmış. 8 kilometrelik bir yol ile Antakya’ya bağlanan Harbiye, Roma döneminde imparatorlar tarafından hamamlar ve büyük villalarla donatılmış. Apollon adına düzenlenen yarışlar, burayı antik çağın gözde yerlerinden biri yapmış.
Mitoloji de boş durmamış bu coğrafyada. Irmak Tanrısı’nın kızı su perisi Daphne ile Işık Tanrısı Apollon’un hikâyesi burada geçiyor. Apollon’un aşkına karşılık veremeyen Daphne, yakalanmak üzereyken Toprak Tanrıçası'na “Beni sakla, kurtar” diye yalvarır ve bir defne ağacına dönüşür. Bugün Harbiye Şelaleleri’nden akan suların, Daphne’nin gözyaşları olduğuna inanılır.
Defne’nin Sabunu, Mezesi, Alabalık, Kebap , Künefesi ve Ruh Hali
Defne, sadece efsanelere değil; zanaatkârlığa da ev sahipliği yapıyor. Yol boyunca defne sabunu satan dükkanlar, ipek ürünleriyle dolu çarşılar ve el emeği göz nuru işler göz kamaştırıyor. Harbiye’deki lokantalarda ise dünyanın en güzel mezelerini tadabilir, gerçek Hatay künefesinin lezzetine varabilirsiniz. Biz çayımızı yudumlarken, kebap, balık, sini kokuları dok olanı yeniden acıktırdığına da şahhit olduk..
Ancak bir gerçek var ki, burası hâlâ bakir kalmış. İlgisizliğin izlerini taşıyor. Doğal güzelliği bir turizm cenneti olmaya layık ama bunu görecek göz, hissedecek gönül ve planlayacak vizyon gerekiyor. Belki bir basın danışmanının, belki de usta bir elin dokunuşuna ihtiyaç var.
Bir Şiirle Veda: Defne’ye Yakarış
Yüreğimde şairlik damarım kabardı , defneye aşık oldum, aşk olsun dedim.. bu güzellik karşısında. İçimden dökülen mısralar Defne’ye bir türkü olsun dedim..:
Yakarım ona bir defne türküsü
Toprakları var deniz deniz kokusu
Defne’nin gözyaşlarının süzülüşü
Hatay’ın Güneyi yayla su dokusu
Defne’ye aşık olmak gerek. Onu görmek, anlamak ve sevmek gerek. O zaman yapılacak ne çok iş olduğunu fark ediyor insan. Yaylası, soğuk su başı, gölgesi ve efsaneleriyle burası bir başka âlem. Akşam oturdum uzun bir şiir yazdım benim gördüklerimi Hayat’lıların gördüğünü sanmıyorum..
Yusuf Metin ağabeyden bir künefe alacağımız var onu tahsil etmeye bir gün gideriz inşallah : Defne, gözden uzak ama gönülden çok yakın bir yer. Belki biraz ilgi, biraz sevgiyle bu bakir güzellik dünyanın cenneti olabilir. Hatay’dan selam olsun… Şu alemde hep aşk olsun. Sevgil olsun, dostluk olsun, Defne cennetten bir köşe olsun diyorum..
Hayırlı Günler Diliyorum..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.