12 Eylül: Halkın İradesine Kurşun

12 Eylül’ün Karanlık Gölgesi

Türkiye demokrasi yolunda birçok sınav verdi. Ama hiçbiri 12 Eylül 1980 darbesi kadar derin yaralar bırakmadı. O gün tanklar sokağa indi, Meclis lağvedildi, siyasi partiler kapatıldı, seçilmişler susturuldu. Darbe sabahı radyodan duyulan o soğuk ses hâlâ hafızalardadır: “Yurtta sulh, cihanda sulh…” oysa işin Arkasında ABD vardı.. Sulh yoktu..

Sevgili gençler : Doğum tarihi 1980 üzerinde olan gençler bu yazımı iyi okuyunuz ! : 12 Eylül sadece siyasetçileri değil, milyonlarca insanı hedef aldı. On binlerce vatandaş gözaltına alındı, cezaevlerinde insanlık dışı işkenceler yaşandı, gençler darağaçlarında idam edildi. Üniversite amfilerinden sendika salonlarına kadar her yerde “yasak” kelimesi yankılandı.

Peki, darbenin gerekçesi neydi? Sokaklarda artan sağ-sol çatışmaları, faili meçhul cinayetler, ekonomik kriz… Ama asıl sonuç, özgürlüklerin yok edilmesi oldu. Türkiye, demokrasiye güvenmek yerine “askeri vesayetin gölgesinde” yıllarını kaybetti.

12 Eylül Anayasasını halen düzenleyemedik, oynanan oyun çök büyüktü bugün 2025 yılında bile bunun çilesini çekiyoruz.

Bugün 12 Eylül’ü hatırlamak sadece geçmişe bakmak değildir. Çünkü o gün yapılan anayasa hâlâ yürürlüktedir, bazı yasaklar hâlâ hayatımızdadır. O karanlık dönemin izleri, demokrasimizin önündeki en büyük engellerden biri olarak durmaktadır.

12 Eylül darbesi , bize şunu öğretti: Silahların gölgesinde demokrasi filizlenmez. Millet iradesini yok sayan her müdahale, ülkeyi yıllarca geriye götürür. O yüzden demokrasiyi savunmak, özgürlükleri korumak, fikir farklılıklarına rağmen birlikte yaşama kültürünü geliştirmek her birimizin görevidir.

Bugün 12 Eylül’ü lanetlerken, asıl yapmamız gereken şey; bir daha böyle karanlık günlerin yaşanmaması için demokrasimize sahip çıkmaktır. ülkemizi bölüp parçalamak için yapılan algı operasyonu sosyal medya yalanlarına inanmamamız gerekiyor..


12 Eylül: Halkın İradesine Kurşun

12 Eylül 1980 sabahı Türkiye bir kez daha tank paletlerinin gölgesine mahkûm edildi. Silahların susturduğu o karanlık günde demokrasimiz rafa kaldırıldı, milletin iradesi yok sayıldı.

“Bizim çocuklar başardı” diyen ABD yetkilisinin sözü, aslında darbenin perde arkasındaki gerçeği itiraf ediyordu. 12 Eylül, sadece içerideki cuntacıların değil, dışarıdan desteklenen bir operasyondu. Halkın seçtiği siyasetçiler değil, Washington’un gölgesi Türkiye’ye yön verdi.

Darbe sonrası tablo utanç vericiydi:

650 bin insan gözaltına alındı.

1 milyon 683 bin kişi fişlendi.

50 kişi idam sehpasına gönderildi.

Binlerce genç işkencelerde hayatını kaybetti.

Siyasi partiler kapatıldı, liderler yıllarca siyaset sahnesinden uzaklaştırıldı.

Bu rakamlar sadece istatistik değil; bir ülkenin gençliğinin, umudunun, geleceğinin darağaçlarında sallandırılmasıdır. Sağcısı, solcusu fark etmedi; ya cezaevinde işkence gördü ya da bir sabahın köründe idam sehpasına çıkarıldı. Kenan Evren, " Bir sağdan bir soldan astık adil olduk" diyordu katil adam !

12 Eylül Anayasası, halka değil cuntacılara hizmet eden bir metin olarak dayatıldı. Bugün hâlâ yürürlükte olan o anayasa, özgürlüklerin önündeki en büyük prangadır.

Bir milletin hafızasında darbe kadar kara bir leke olamaz. 12 Eylül; siyaseti susturdu, demokrasiyi boğdu, özgürlükleri yok etti. Daha da acısı, bunu yapanların sırtını dayadığı güçlerin “Bizim çocuklar başardı” diyerek zafer çığlıkları atmasıdır.

O yüzden 12 Eylül’ü sadece lanetlemek yetmez. Bir daha bu milletin iradesine pranga vurulmasına asla izin vermemek gerekir. Çünkü darbe demek; milletin iradesine kurşun sıkmak demektir.

Bugün Cuma : Herkesin cumasını tebrik ederim

Hayırlı günler

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gülay Doğan Arşivi