Gülay Doğan
Zor bir zamandan geçiyoruz.
Yalanın, Kaypaklığın ve Yanar Dönerliğin Gölgesinde İnsanlık
Zor bir zamandan geçiyoruz.
İnsanların yüzüne baktığınızda gülümseme var ama arkasında hesap, menfaat ve yalan gizli.
İki sözünün biri doğru olmayan, bugün söylediğini yarın inkâr eden, rüzgâr nereden eserse oraya dönen bir insan tipolojisiyle karşı karşıyayız.
Eskiden “söz namustu.”
Bir insanın sözü senetti, kefildi, teminattı.
Bugün ise söz; günü kurtarmak için söylenen, yarın unutulan, çıkar bitince çöpe atılan bir cümleden ibaret.
Yalan artık utanılan bir şey değil, neredeyse bir yöntem haline geldi.
Kaypaklık, karakter zayıflığı değil “uyanıklık” sayılıyor.
Yanar döner olmak ise omurgasızlık değil, sözde “denge politikası” diye pazarlanıyor.
Oysa insan, duruşuyla insandır.
Her ortama göre şekil değiştirenin kişiliği olmaz.
Her kapıyı çalanın itibarı olmaz.
Herkese göre konuşanın, kimseye göre değeri olmaz.
En tehlikelisi de şudur:
Bu insanlar yanlış yaparken bile kendilerini haklı görür.
Yalanı meşrulaştırır, iftirayı süsler, dönekliği akıllılık sanır.
Ama unuttukları bir şey vardır; hakikat sabırlıdır.
Geç gelir ama mutlaka gelir.
Toplumun bu kadar yorulmasının, güvenin bu kadar azalmasının, dostluğun bu kadar ucuzlamasının sebebi işte bu ahlaki erozyondur.
İnsan, insana güvenemez hale gelirse; ne ticaret kalır, ne siyaset, ne de kardeşlik.
Bugün en büyük ihtiyaç; yeni sözler değil, dürüst insanlardır.
Daha çok konuşan değil, doğru konuşan…
Her yere uyan değil, bir yere sağlam basan…
Menfaatine göre eğilip bükülmeyen, omurgasını koruyan insanlar.
Belki az kaldılar…
Ama şunu unutmayalım:
Az olmak, yanlış olmaktan iyidir.
Doğru insan olmak, kalabalıkta kaybolmaktan evladır.
Hayırlı Pazarlar Diliyorum
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.