Ali Aydın
Suriye
Suriye
Türkiye’nin terör örgütü PKK/YPG/PYD’ye yönelik Suriye’de 2019 yılında düzenlediği Barış Pınarı Harekâtı sonrasında dönemin Başkanı Donald Trump’ın açıkladığı ve Ankara’ya yönelik yaptırımları da içeren Başkanlık Kararnamesi’nden Türkiye ile ilgili tüm kısımları ABD Başkanı Joe Biden giderayak kaldırdı.
Aynı Biden Gazze ve Tel Aviv arasında ateşkes sağlandığını dünyaya duyurdu. (Özel Not: Giderayak günah çıkarma peşinde olan Biden’ın Suriye ve Filistin için beslediği niyetinin halis olduğunu inanmayanların başında gelirim.) Kulağa ve göze hoş gelen bu gelişmeler bizi aldatmasın.
Çünkü hem mevcut başkan Biden hem de birkaç gün sonra koltuğu devralacak Trump’, Türkiye’nin Suriye’deki etkili rolünü kabul etmesine rağmen, terör örgütü PKK/YPG/PYD ile yıllardır devam eden müttefiklik ilişkisi mevcut durumunu korumaktadır.
ABD yönetimi DEAŞ terör örgütü ile mücadelenin sekteye uğramaması gerektiğini bahane ederek PKK terör örgütünü her alanda desteklemektedir. Seçilmiş başkan Donald Trump’ın Dışişleri Bakanı adayı Marco Rubio; Senato’daki onay duruşmasında “ortaklarımızı terk etmenin sonuçları olacağını fark etmemiz gerekir” sözleri PKK-ABD’nin ortaklığını net bir şekilde bir kez daha resmileştirmiştir.
ABD’nin güdümünde olan PKK/YPG/PYD ve SDG'nin hepsinin ortak amacı Suriye Arap Cumhuriyeti’nin yeni yönetiminde pay almak ve yeni devlet yönetiminde söz sahibi olmaktır.
Bu yer-yurt isteği sadece Ahmed Hüseyin eş-Şara yönetimde söz sahibi olmak değil Suriye’yi bölerek başkaca devletler kurmaktır. (kendilerince bir Kürt devleti kurma hayali). Hepimiz biliyoruz ki bunun bir Kürdistan ya da bir Kürt devleti olmayacağıdır.
Olsa olsa Amerikan güdümünde ve denetiminde bir teröristtan olur. Terör örgütü elebaşları yeni Suriye yönetimine aba altında sopa göstererek; eğer siz bunu yapmazsanız ağababamız aynı zamanda ortağımız ABD ile biz Suriye’yi böleceğiz diyorlar.
PKK’ya gelen her silah Amerika tarafından yada izin verdiği kurumlar tarafında yapılmaktadır. Beşşar Esad ne zaman Suriye'yi terk etti, bir anda DEAŞ tekrar hortladı. PKK/YPG işi biraz daha ileri götürerek yakın zamanda DAEŞ'ın unsurları Avrupa'da, Türkiye'de ve dünyanın birçok noktasında bomba patlatabilir söylemlerini piyasaya sürdüler. Yeni yılda ABD’nin iki eyaletinde bombalar patladı.
Birçok masum insan maalesef öldü, birçoğu yaralandı. Ve günün sonunda hepsi DAEŞ'a bağlandı. ABD kurduğu iki terör örgütünün birine iyi, diğerine kötü sıfatını kullanarak yeni kirli hesaplar peşindedir.
Bir yandan hiçbir şekilde İslamiyet’le ilgisi olmayan ve tamamen İslam düşmanı olan DEAŞ, diğer tarafta Kürtlerin sanki temsilci gibi gösterilen ama en çok Kürt halkına zarar veren PKK terör örgütü bulunmaktadır. ABD’nin devlet politikası olarak kabul edilen bu tür meselelerde başkanlık koltuğuna kim oturursa durum aynı şekilde devam eder. ABD milyar dolar para yatırmış olduğu, senatosunda her yıl milyarlık bütçe ayırmış olduğu PKK-YPG'yi bir kenara koymayacaktır.
Bu kadar para harcamış, bu kadar mühimmat, bu kadar silah, araç, gereç ve en önemlisi de bugün Suriye'nin petrol yataklarının en çok olduğu, yeraltı zenginliklerin en çok olduğu bölgelerin tamamı PKK ve Amerika'nın elinde iken Amerika silah bıraktırmayacaktır. Amerika o silah bıraktırmadığı gibi 80 bin ila 100 bin arası teröristleri de bırakmayacak.
Çünkü bunları Kandil'deki teröristler çok çok daha iyi eğitti. ABD ordusunun eğitmenleri bütün imkan kabiliyetlerini, helikopterinden, uçağından, tankından, topundan hatta balık adam kursuna kadar ne varsa PKK’lı teröristlere öğretti. Hal vaziyet böyle olunca bir plan dâhilinde Suriye’yi bölmek için bütün çalışmaların eşgüdümlü olarak yıllardır yapıldığını görmüş oluyoruz. Bir tarafta Golan Tepeleri İsrail'in kontrolüne hızlı bir şeklide geçerken, diğer tarafta PKK'nın uzun zaman önce
işgal etmiş olduğu bölgelerde sözde bir Kürdistan devleti kurma hayalini gerçeğe dönüştürme çabasını azami seviye çıkarmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Rusya, Birleşik Krallık, Kanada, Türkiye, Japonya, Endonezya, Avustralya, Yeni Zelanda, Arjantin, Fas, Birleşmiş Milletler ve diğer bazı ülkeler tarafından Heyet Tahrir Şam (HTŞ) 8 Aralık 2024 tarihine kadar terör örgütü olarak tanımlanmaktaydı.
ABD geçtiğimiz günlerde Suriye'deki Beşar Esad yönetimini deviren Heyet Tahrir Şam (HTŞ) lideri Ahmet Hüseyin eş-Şara - yaygın bilinen savaşçı adı ile Muhammed Colani'nin başına önceki senelerde konulan 10 milyon dolarlık ödülü geri çektiklerini bildirdi.
Suriye’de yıldırım hızıyla değişen bu gelişmelerin arkasında ABD mi var sorusuna halen bir cevap bulunmuş değil. Lakin saha da yaşananlara bakıldığında Esed yönetimin devrilmesinden bugüne kadar geçen hiçbir hadisenin yaşamın doğal akışına uymadığını bizlere göstermiştir.
Düşünsenize Esed rejimine karşı gelen silahlı bir grubu terör örgütü ilan ediyorsunuz, üzerine bombalar yağdırıyorsunuz sonrasında bu silahlı güç rejimi deviriyor; ABD sessiz, Rusya sessiz, İran sessiz, AB ülkeleri ve diğerleri sessiz. Kim ne anlar bilmiyorum ama benim anladığım şu ki; Heyet Tahrir Şam (HTŞ) yönetimi ve lideri Ahmet Hüseyin eş-Şara namı değer Muhammed Colani'yi İdlip’te tanıdım, İdlip’e çok kez gittim, yaşadım gördüm. İdlip’e katil Esed, İran, Rusya ve birçok silahlı örgüt her dakika, her saat vurdu, bombaladı..
Ona rağmen pes etmediler çünkü öyle bir inanmışlık vardı ki ölümün üzerine kefenleri ile gittiler ve bugün o inanmışlık sayesinde Suriye özgürleşti. Özgür Suriye daha ne kadar devam eder bilmiyorum ama ABD ve İsrail Suriye’yi bölmek için var güçleri ile çalışmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hariç nerdeyse tüm komşu ülkelerin liderleri dahil bölünmüş bir Suriye’yi şimdiden kabullenmiş durumdalar.
Dr.İmbat MUĞL
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.