Ashab-ı Kehf: İmanın Sığınağı

Ashab-ı Kehf: Bir Mağara, Bir Dua Kapısı

Yazımı, sıla-i rahim ziyaretim vesilesiyle geldiğim Kahramanmaraş Elbistan’dan kaleme alıyorum. Yeğenlerimizin hayırlı işleri münasebetiyle yeniden nasip oldu.

Yazı başlığımın açılımını ileriki satırlarda paylaşacağım.

Her zaman olduğu gibi ilk ziyaretimiz; merhum babam, merhume annem, kayınvalide, kayınpeder ve yakınlarımızın kabirleri oldu. Gariplik Mezarlığı’ndaki bilcümle merhumların ruhlarına dualarımızı ve Fâtihalarımızı armağan ettik. Elbette yaşayan büyüklerimizin ruhuna da Fâtihalar göndermeyi de unutmadık, elhamdülillah.

Eğitimci, yazar ve şair Celalettin Kurt dostumuzla Ceyhan Nehri’nin ilk kaynağı Pınarbaşı’nda yaptığımız sohbet, suyun sesi ve serin iklimiyle birleşince doyumsuz bir hâl aldı. Son kontrollerini yaptığım şiir kitabımın mütalaasını da paylaştım. İnşallah yakında hazır olacak.

Celalettin Kurt ve Yusuf Bayazıt ile birlikte Elbistan Belediye Başkanı Erkan Gürbüz’ü de ziyaret etme fırsatı bulduk. Deprem sonrası Elbistan’ın yeniden ihyası üzerine istişarelerde bulunduk. Şehrimizin nasıl daha hızlı ve daha güçlü ayağa kalkabileceği konusunda fikirlerimizi paylaştık.

Başkan’ın ümitvar ve kararlı tavrı bizleri ziyadesiyle memnun etti. 6 Şubat depremi büyük acılar getirse de, birlik ve beraberlik ile Elbistan’ın çok daha güzel günlere kavuşacağına olan inancımız tamdır.

Bir başka ziyaretimizde yönümüzü Afşin’e çevirdik. Bu güzel ilçede akla ilk gelen hiç şüphesiz Ashab-ı Kehf Mağarası’dır. Belediye Başkanı Koray Kıraç Bey ile görüşmeye vakit varken, yıllardır ziyaret edemediğim bu manevi mekâna gitmeye niyet ettik ve yola revan olduk.

Ashab-ı Kehf’i ziyaret etmek nasip oldu. Kur’ân-ı Kerîm’de zikredilen bu mübarek gençler; imanları uğruna mağaraya sığınmış, asırlar boyu Allah ü teâlâ’nın koruması ile muhafaza edilmişlerdir. Ziyaretimizde onların kıssasındaki teslimiyet, sabır ve tevekkülün derin manasını bir kez daha hissettik.

O mağara, yalnızca taşlardan ibaret bir mekân değil; sanki göğe açılan bir dua kapısı, gönüllere teselli veren bir sır mahzeni gibiydi. İçeri adım attığımızda sükûtun diliyle bizlere, “Zorluklar karşısında Allahü teâla’ya sığınmak en büyük azimdir” diye haykırıyordu.

Orada hissettiğimiz maneviyat, zamana meydan okuyan bir tevhid nişanesi gibiydi. İnsan, asırlardır diri tutulan bu imanın hâlâ kalplerde yankılandığını fark ediyor.

Dualarımızda devletimize, milletimize huzur ve bereket niyaz ettik. Dostlarımızı, sevdiklerimizi unutmadık. Rabbim azze ve celle, Ashâb-ı Kehf’in bereketi hürmetine tüm dostlarımızın kalbine huzur, ömürlerine bereket, yuvalarına rahmet ihsan eylesin.

Mübarek Yedi Uyurlar’ın isimlerini rahmetle zikrediyoruz: Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş, Sazenuş ve Kefeştetayyuş.

Rabbim, onların iman azmiyle bizlere de hak yolunda sebat etmeyi nasip eylesin. Onlara eşlik eden ve sadakatiyle cennete dahil edilen Kıtmir’i de unutmamak gerekir. Yedi mübarek genç, onu uzaklaştırmak istese de o sadık köpek peşlerini bırakmamış; bu sadakat de rahmet-i İlahi’nin tecellisine vesile olmuştur.

Ashab-ı Kehf mağarasının birçok yerde bulunduğu rivayet edilse de doğrusunu Allahü teâlâ bilir. Ancak bu mübarek isimlerin bölgemizde hâlen yaşadığını görmek ayrı bir huzur veriyor.

Geçtiğimiz yıllarda Kayseri’de bir toplantı için bulunduğumda, yeraltında güzel bir mekânda yemeğe götürülmüştük. Garsonlardan birinin efendiliği dikkatimi çekti, adını sordum; Yedi Uyurlar’dan birinin ismiydi. Daha da şaşırtıcı olan, babasının yedi oğluna Yedi Uyurlar’ın isimlerini vermiş olmasıydı.

Allahu ekber! Ne mübarek isimler ve ne mübarek bir baba! Hâlâ içimde ukdedir; o mübarek aileyle tanışma fırsatını değerlendirseydim diye... Nasip değilmiş.

Ashab-ı Kehf ziyaretimizin huzur iklimiyle Afşin Belediye Başkanı Koray Kıraç Bey’i de ziyaret ederek güzel bir sohbette bulunduk. Edebiyata, sanata ve şiire olan ilgisi ayrı bir zarafet kattı.

Nezaketi, gayreti ve azmiyle misafirperverliğine teşekkür eder, muvaffakiyetler dileriz.

Kıymetli okuyucularım, Ashab-ı Kehf diyarından selam ve dualarımla…

Muhabbetle…