
Bekir Doğan
Bugün Size Kabak Hesabı Yapacağım
Bugün Size Kabak Hesabı Yapacağım
2002’de AK Parti kurulduğunda Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan siyasi yasaklıydı. O dönemde bir bardak çay, bir simit hesabı yaparak halka seslenirdi. Bugün ben de size “kabak hesabı” ile sesleneceğim.
Maraş kabağı taze çıkmış, çiçeği üzerinde... Dedik ki bir kabak dolması yiyelim. Bize maliyeti tam 1000 TL oldu! emeği hariç , 30 günde 60 tabak kabak ne yapar 60 bin TL’lik kabak; emekli, memur, işçi maaşlarını geçti. Merhum Abdulvahap Kocaman sağ olsaydı ne derdi acaba? ne söylerdi orasını bilemem ama bugün pazar ben yazayım siz okuyun biraz uzun ama keyifli okuyun dostlar..
Gençler onu pek bilmez; aşık, destancı, ozan, gönül insanı Abdulvahap Kocaman... 12 Şubat Kurtuluş Bayramlarında, “Bu vatanı vura vura kurtardık” şiirini okurdu. Gür sesi ile yürekleri hoplatırdı.. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.
Bak, İstiklâl Harbi’nde bu vatanı,
Başı başa vere vere kurtardık!
İnanmazsan git konuştur atanı,
Kara günler göre göre kurtardık!
Abdülvahap; Türk’ün aslı nereli?
Tarihinde kahramanlık sıralı,
Hedefimiz Akdeniz’dir ileri,
Düşmanları kıra kıra kurtardık!
On kıtalık bu şiirle seslenen Aşık Abdulvahap Kocaman’ın uzun şiirinin bir başını bir de sonunu kaldım. bir de meşhur “Kabak İlahisi” vardır ki sonradan türkü haline bile getirilmiştir.
Aslen 1930 doğumlu, kayıtlarda 1934 olarak geçer. Osmaniye Kadirli’ye bağlı Koçlu (Avluk) köyündendir. Sekizi erkek, üçü kız olmak üzere on bir çocuk babasıdır. Maraşlılar onu “Destancı Abdulvahap”, köylüleri ise “hoca” olarak bilir.
Köyünde okul olmadığından okuma yazmayı abisinin yardımıyla ve kendi gayretiyle öğrenmiştir. 1945’te Nürfet Köyü İlkokulu’ndan diploma almıştır. Genç yaşta Dadaloğlu ve Karacaoğlan şiirlerini ezberlemeye başlar. Kahramanmaraş İmam Hatip Okulu açılınca ortaokul ve liseyi burada okur ve 1957’de mezun olur.
Bir yandan okurken, diğer yandan 1950 Kore Savaşı sırasında bir şairin savaşla ilgili “destan” yazıp satmasından etkilenerek kendi şiirlerini yazıp satarak geçimini sağlar. 1950-1960 arasında “destancı” olarak tanınır. 1960’tan sonra ise herkes onu Maraşlı Abdulvahap olarak bilir.
İmam Hatip’i bitirdikten sonra köyüne döner. Bir Ramazan ayında, yakındaki bir köyde (Yeni Köy) teravih namazlarını kıldıracak bir imam aranır. İş Abdulvahap Kocaman’a düşer. İlk gece muhtarın evinde, sonrasında ise köylülerin evlerinde kalacak, harçlığını muhtar toplayacaktır.
İlk akşam, muhtarın hanımı kabak dolması yapmıştır. Etli bir yemek sunamadığı için mahcup olur ve Abdulvahap Hoca’ya, “Hocam, Kur’an’da kabağın yeri var mı?” diye sorar. Kadının mahcup olmaması için şöyle der:
“Olmaz mı? Kabak, peygamberlerin, alimlerin, evliyaların yemeğidir!”
Bu söz köyde yayılır. Hoca hangi eve gitse, kabak dolması, kabak çırpması, kabak yoğurtlaması... İftarda kabak, sahurda kabak…
Bir gün köylüler sorar:
“Hocam iyisin, hoşsun ama hiç ilahi söylemiyorsun, ilahi bilmez misin?”
Tam da adamına söylemişlerdir. Destancı Aşık Abdulvahap Kocaman minareye çıkar, elini kulağına atar ve başlar söylemeye:
Kabak İlahisi
Yeni köye imam oldum,
Yenice belamı buldum,
Kabak yemeye mi geldim,
Kabağı yeni köyden gönder Yâ Resûlallahaaaa!
Yeni köyde yuttuk hapı,
Kabak gezer kapı kapı,
İftara kabak, sahura kabak,
Kabakları yeni köyden Kadirli’ye gönder Yâ Resûlallahaaa!
Tüte tüte pişer kabak,
İftara kabak, sahura kabak,
Ne baldır kaldı ne göbek,
Bir halt ettik, kabak dedik bizi de affet Yâ Resûlallahaaa!
Kabağa kaşık salladım,
Bir deri bir kemik kaldım,
Teravihi zor kıldırdım,
Sahura kalkacak mecalim kalmadı Yâ Resûlallahaaa!
Hasret kaldım bala, ete,
Kabak Yeni Köy’den öte,
Otuz günde altmış tabak
kabak, Yenir mi hiç Yâ Resûlallahaaa!
Bacılar, teyzeler kabak devşir,
Ancak iftara kabak aşı ulaşır,
Bayramda da kabak pişir,
Yeni Köy’de et yüzü göremeyecek miyim Yâ Resûlallahaaa!
İftara kabak, sahura kabak,
Abdulvahap’a olan şu işe bak,
Otuz günde altmış tabak kabak,
Yenerek bayrama çıkılır mı Yâ Resûlallahaaa!
Bayramda etli ekmek yiyerek köyüne, Koçlu (Avluk) köyüne döner. Bu ilahiyi o günden sonra her yerde okumaya başlar. Sonradan türkü olarak da dillere düşer.
Bugün yaşasaydı, Kabak, Pirinç, kuyruk yağı , kıyma, domates, biber , soğanı samursağı kısaca bir kazan kabak dolması , bir kabak yemeğinin 1000 TL, mal oldu.. iftara , sahura 30 günde 60 kazan kabak ayda 60 bin TL olduğunu görseydi; şüphesiz çok farklı bir şiir söylerdi. fakir kabak dolması yemeyecek mi der bir de buna bir ilahi söylerdi, Çünkü Kabak dolması çalışanların aylığını geçti dostlar , uzun oldu sabırla okuduğunuz için teşekkür ederiz..
Hayırlı günler dilerim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.