TYB Şanlıurfa Şubesinde Divan Edebiyatı konuşuldu
TYB Şanlıurfa Şubesinde Divan Edebiyatı konuşuldu
Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesinin bu haftaki (02.06.2023) konuğu şair İbrahim Halil Tezölmez oldu. Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesinde Divan Edebiyatı konuşuldu.
Şube Başkanı Doç. Dr. Mahmut Kaya'nın moderatörlüğünü yaptığı programda şair İbrahim Halil Tezölmez, Divan Edebiyatının tarihsel bir kesitini örneklerle sundu.
ELEŞTİRİLER BÜYÜK BİR HAKSIZLIK
Divan şiirinin 13. yüzyıldan 19. yüzyıla macerasını, Hoca Dehhanî'den Şeyh Galib'e yer yer örnekleyerek panoramasını çizen şair İbrahim Halil Tezölmez; imparatorluk zamanımızın ihtişamını taşıyan, altı yüzyıl (600) kesintisiz sürmesiyle dünyada benzeri olmayan, biçim-anlam kaynaşmasıyla adeta kristalize olup zaman içinde kemalin son derecesine ulaşmış bir şiir olduğunu söyledi.
Şair İbrahim Halil Tezölmez, Bizim "klasiğimiz" olan bu edebiyata "eski, halktan kopuk, dili ağır" gibi yaftalarla Tanzimat 1. kuşağından başlayarak, özellikle Cumhuriyet'in 2. kuşak aydınlarınca ağır eleştiriler yöneltildiğini ve bunun büyük bir haksızlık olduğunu ifade etti.
Şair İbrahim Halil Tezölmez, Güzel sanatlarda "eski-yeni" kavramlarının yersiz olduğunu örneklerle izah ettikten sonra, dil sorununun beş/altı yüz kelime ile aşılabileceğini belirtti.
HALKTAN KOPUK, HAVASA AİT SARAY EDEBİYATI OLDUĞUNU İLERİ SÜRMEK YANLIŞ
Şair İbrahim Halil Tezölmez, bu edebiyatın halktan kopuk, havasa ait saray edebiyatı olduğunu ileri sürmenin yanlışlığına değinerek konuşmasını şöyle sürdürdü;
“Öyle olmasaydı Ruha taşrasından Nâbî, Hasankale'nin bir köyünden Nef'î, İstanbul saraylarında Makes bulabilir miydi? Bugün yeniden bir ‘medeniyet tasavvuru’ndan söz ediyorsak, Yahya Kemal'in ifadesiyle ‘kökü mazide olan ati’ olmak zorundayız. Bu bağlamda şiir konusunda yöneleceğimiz asıl kaynak, İmparatorluğumuzun mirası olan Divan Şiiridir. Zira bir medeniyet öncekinin üstüne bina edilir. Gençlerimize mutlaka o yüksek şiirin ruh terbiyesini vermek durumundayız. O şiirin lezzetini duymayan, fikir ve his dünyasının farkında olmayan kuşaklardan yüksek bir kültür ve medeniyet oluşturması beklenemez. Yeniden bir uygarlık oluşturacaksak şiirde, müzikte, mimaride mutlaka yerli malzemeye, köklerimize dönmeliyiz, bin yıllık çınarın sâyesine, gölgesine. Ancak o zaman sâyeban oluruz. Yoksa Batının gölgesi olmaktan kurtulmamız muhaldır.”
KONUK VE KATILIMCILARA TEŞEKKÜR
Soru cevap kısmının ardından Şube Başkanı Doç. Dr. Mahmut Kaya, “Divan Edebiyatının tarihsel gelişimi ve günümüz konumu hakkında değerli bir sunum yapan şair İbrahim Halil Tezölmez hocamıza ve programımıza katılan tüm misafirlere teşekkür ederim” dedi.
TYB Şanlıurfa Şubesinde Divan Edebiyatı konuşuldu
Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesinin bu haftaki (02.06.2023) konuğu şair İbrahim Halil Tezölmez oldu. Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesinde Divan Edebiyatı konuşuldu.
Şube Başkanı Doç. Dr. Mahmut Kaya'nın moderatörlüğünü yaptığı programda şair İbrahim Halil Tezölmez, Divan Edebiyatının tarihsel bir kesitini örneklerle sundu.
ELEŞTİRİLER BÜYÜK BİR HAKSIZLIK
Divan şiirinin 13. yüzyıldan 19. yüzyıla macerasını, Hoca Dehhanî'den Şeyh Galib'e yer yer örnekleyerek panoramasını çizen şair İbrahim Halil Tezölmez; imparatorluk zamanımızın ihtişamını taşıyan, altı yüzyıl (600) kesintisiz sürmesiyle dünyada benzeri olmayan, biçim-anlam kaynaşmasıyla adeta kristalize olup zaman içinde kemalin son derecesine ulaşmış bir şiir olduğunu söyledi.
Şair İbrahim Halil Tezölmez, Bizim "klasiğimiz" olan bu edebiyata "eski, halktan kopuk, dili ağır" gibi yaftalarla Tanzimat 1. kuşağından başlayarak, özellikle Cumhuriyet'in 2. kuşak aydınlarınca ağır eleştiriler yöneltildiğini ve bunun büyük bir haksızlık olduğunu ifade etti.
Şair İbrahim Halil Tezölmez, Güzel sanatlarda "eski-yeni" kavramlarının yersiz olduğunu örneklerle izah ettikten sonra, dil sorununun beş/altı yüz kelime ile aşılabileceğini belirtti.
HALKTAN KOPUK, HAVASA AİT SARAY EDEBİYATI OLDUĞUNU İLERİ SÜRMEK YANLIŞ
Şair İbrahim Halil Tezölmez, bu edebiyatın halktan kopuk, havasa ait saray edebiyatı olduğunu ileri sürmenin yanlışlığına değinerek konuşmasını şöyle sürdürdü;
“Öyle olmasaydı Ruha taşrasından Nâbî, Hasankale'nin bir köyünden Nef'î, İstanbul saraylarında Makes bulabilir miydi? Bugün yeniden bir ‘medeniyet tasavvuru’ndan söz ediyorsak, Yahya Kemal'in ifadesiyle ‘kökü mazide olan ati’ olmak zorundayız. Bu bağlamda şiir konusunda yöneleceğimiz asıl kaynak, İmparatorluğumuzun mirası olan Divan Şiiridir. Zira bir medeniyet öncekinin üstüne bina edilir. Gençlerimize mutlaka o yüksek şiirin ruh terbiyesini vermek durumundayız. O şiirin lezzetini duymayan, fikir ve his dünyasının farkında olmayan kuşaklardan yüksek bir kültür ve medeniyet oluşturması beklenemez. Yeniden bir uygarlık oluşturacaksak şiirde, müzikte, mimaride mutlaka yerli malzemeye, köklerimize dönmeliyiz, bin yıllık çınarın sâyesine, gölgesine. Ancak o zaman sâyeban oluruz. Yoksa Batının gölgesi olmaktan kurtulmamız muhaldır.”
KONUK VE KATILIMCILARA TEŞEKKÜR
Soru cevap kısmının ardından Şube Başkanı Doç. Dr. Mahmut Kaya, “Divan Edebiyatının tarihsel gelişimi ve günümüz konumu hakkında değerli bir sunum yapan şair İbrahim Halil Tezölmez hocamıza ve programımıza katılan tüm misafirlere teşekkür ederim” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.