Bekir Doğan
Şükür ve Kıymet Bilmek !
Şükür ve Kıymet Bilmek !
Bir fotoğraf : üzerinde Türkçe , “ İzmir Civarı Türk Telefon Anonim Şirketi “ yazıyor.. telefon kutusunun kapağı Osmanlı dönemi ..
Bazı cahil insanlar : Osmanlı geri kalmıştı diyorlar ya.
Osmanlı telefonda kullanıyordu, Dünya da uçak yapan üç ülkeden biri idi.. üstelik bu yazı , arapça değil Türkçe ve fotoğrafa iyi bakın Türkçe Yazıyor..
1850 yıllardan başlayarak: Osmanlı İmparatorluğu toprakları içinde , Osmanlı düşmanları üretilmeye başladı.
1919 da Osmanlı İmparatorluğun yıkılması , yerine Türkiye Cumhuriyetinin kurulması ile Osmanlı düşmanlığı devam etti.. ecdadımıza küfür ederek 2002 yıllara kadar geldik.. bugün Osmanlı İmparatorluğunu daha iyi anlamaya başladı.
Nimetin kıymetini bilmeli
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Ehl-i sünnet itikadı ve dinimizi öğrendiğimiz zatın Allah adamı olduğuna inanmak nimeti, çok büyük bir nimettir. Bu çok kıymetli cevher, ancak kıymetli insanlara nasip olur. Herhangi bir hırsıza, uğursuza nasip olmaz; fakat bu iman nimetinin kıymeti bilinmezse çok tehlikelidir. Allahü teâlâ, mealen (Kıymetini bilmezseniz elinizden alırım. Ondan sonra size çok acı azap ederim) buyuruyor.
Tam burada : İzmir Civarı Türk Telekom Anonim Şirketi yazısını yere yazdığımız gibi o zaman mağaza önlerine yere mübarek isimleri yazma modası başlamıştı.
Ulama : Bakkal veya Manifaturacı diye yere yazın ama mübarek isimleri yere yazmayın dedi.. söz dinlemeyen insanların elinden Allah bu nimeti aldı.. Bugün 100 yıl önceki yazımızı okuyamıyoruz..
Bu nimetin kıymetini bilmenin yolu, birbirimizi sevmektir. Allahü teâlâ, İsa aleyhisselama, (Eğer yerdeki ve gökteki bütün mahlûklarımın ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, hiçbir ibadetin makbul değildir) buyurdu. Yani, Allah için sevmek, Allah için buğuz etmek, dinimizin temelidir. Bu iki nimete sahip olana ne mutlu!
Dünyayı ahirete tercih edenler, Allahü teâlânın nasip ettiği bu cevheri çöplüğe atmışlardır. Cenab-ı Hak, seçiyor, seviyor, bir cevher veriyor, yani bu iki nimeti veriyor, hem Ehl-i sünnet itikadını veriyor, hem büyükleri tanıtıyor; fakat kul, bu cevherin kıymetini bilmeyerek, din kardeşinin kalbini kırarak veya dünyayı ahirete tercih ederek bu cevheri çöplüğe atıyor. Suç kimin? Onun; çünkü Allahü teâlâ, ahirette kimse bir bahane bulmasın diye, her kulunu serbest iradeyle, serbest yarattı. Yine, (Kulum neyi talep ederse, ben ona kavuşturacak yolları açarım) diye ezelde takdir etti. Vezir olmak isteyene vezirlik yolunu açar, zengin olmak isteyene zenginlik yolunu açar, ibadet yapmak isteyene ibadet yolunu açar. Böylece yarın ahirette hiç kimse, ya Rabbi, ben şöyle yapmak istedim de olmadı diyemez. İşte bu serbestlik içerisinde, nefs serbest kalırsa, ipinden kopmuş boğa gibi olur, perişan eder. Sakın, onu serbest bırakmayalım; çünkü Allah korusun, o azdı mı duracağı yer belli olmaz. Onun için, salihlerle, büyüklerin kitaplarıyla, kıymetlilerle ve din kardeşlerimizle beraber olmaya çalışmalıdır.
Doğmak, ölmenin alametidir. (Ya Resulallah, dünya ve ahiretin arası ne kadar uzundur?) diye sorulduğunda, Peygamber efendimiz cevaben, (Göz açıp kapayıncaya kadar) buyurdu. Yani ahiret bize çok yakın. (Ya Resulallah, peki insanın ömrü ne kadardır?) diye sordu. Resulullah, (Rüya kadar) buyurdu. İnsan rüyada çok şeyler görür, anlatmakla bitiremez. Hâlbuki bilmez ki, o rüya birkaç dakika veya saniyedir. İşte hadis-i şerifte bildirildiği gibi, (İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.) Yani bilelim ki, uykudayız. Rüyada insan istediği kadar zengin olsun, istediği kadar fakir olsun, hiçbir kıymeti yoktur!
Elimizdeki niyemetin kıymetini bilelim, yoksa elimizden uçar gider, 3500 yıllık Türk alfabesi gibi..
iyi günler
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.