Zifiri karanlık geceden, kandiller yanan sabahına
15 Temmuz darbe girişiminin dokuzuncu senesi olmasına rağmen, hala dün gibi. Öyle bir geceydi ki, FETÖ terör örgütünün kendi milletinin üzerine bombalar yağdırdığı, vicdani duyguların zerresini taşımayan, akılları tutulmuş, esir alınmış FETÖ mensuplarının kan kustuğu bir gece…
Aziz millet darbeye dur dedi. Necip milletimizin birliği, yekvücut oluşu hainlere yol vermedi.
O gece tankların önüne sadece bedenini değil, imanını da siper eden bir millet vardı. Genç yaşlı, kadın erkek demeden herkes meydanlara aktı. Kimi tekbirlerle yürüdü, kimi bayrağını omzuna alıp bir daha indirmemek üzere yükseltti. O anlarda herkesin kalbinde aynı dua vardı: “Allah’ım bu vatanı koru.”
Uçaklar semalarımızı delip geçerken, Meclis bombalanırken, milletin iradesi hiçe sayılmaya çalışılırken; bu halk gözünü kırpmadan meydanlara koştu. Çünkü mesele vatandı. Mesele sadece bir gecenin karanlığı değil, bir milletin istikbaliydi.
Sabaha karşı ezan sesleriyle aydınlanan gökyüzü, bu milletin imanla yoğrulmuş direnişini simgeliyordu. Camilerden okunan salalar sadece bir çağrı değildi; bir dirilişin, bir uyanışın yankısıydı. Millet, kandillerin ışığında yeniden doğdu o sabah. Zifiri karanlık gece, yerini umut dolu bir sabaha bıraktı.
O sabah yalnızca yeni bir gün doğmadı; yeni bir ruh, yeni bir bilinç doğdu. Bir daha asla bu millete boyun eğdiremeyeceklerini gösterdiğimiz sabah oldu. Millet, namlunun ucuna karşı sadece yüreğini değil, tarihini, inancını, bağımsızlığını da koydu.
O gece şehit düşen her yiğit, bu milletin alnında birer gurur nişanesidir. Ömer Halisdemir gibi kahramanlar, bir kurşunla değil; milyonların kalbinde yaktıkları ateşle tarihe kazındılar. Onlar, bu milletin asli kahramanlarıdır. Gazilerimiz, kanlarını dökerek bize bu günleri armağan etti.
O gece bir millet yeniden doğdu. Zalimlere karşı dik duran, hainlere geçit vermeyen bir millet… Bu milletin her ferdi, artık bir nöbetçidir. Demokrasi nöbetinin, vatan nöbetinin, bağımsızlık nöbetinin…
Unutmadık, unutmayacağız. O geceyi karanlığa mahkûm etmeyeceğiz. Ve her 15 Temmuz sabahı, kandiller yeniden yanacak. Çünkü bu topraklarda ihanetin karanlığına karşı, imanla yanan bir ışık hep olacak.
Bir Hafızadır 15 Temmuz
15 Temmuz sadece bir geceden ibaret değildir. O, milletin yüreğine kazınmış bir hafızadır. Her bombanın izi, her kurşunun sesi, her şehidin adı bu milletin vicdanına kazınmıştır. Hafızalar silinebilir ama bu gece silinmeyecek. Unutturulmasına asla müsaade edilmeyecek.
Çünkü 15 Temmuz, yalnızca tankların yürüdüğü, uçakların uçtuğu, kurşunların sıkıldığı bir gece değil; aynı zamanda yüreğiyle tankı durduran, duasıyla göğü yaran, canıyla vatanına sahip çıkan bir halkın destanıdır.
Gençliğe düşen büyük bir görev var. Bu milletin evlatları sadece geçmişi bilmekle yetinmeyecek, onu anlayacak, onun ruhunu hissedecek. Her 15 Temmuz’da sadece şehitleri anmakla kalmayacak, şehitlerin kanlarıyla yazdığı o emaneti geleceğe taşıyacak.
Bir nesil “vatan” kelimesinin ne demek olduğunu o gece öğrendi. Bayrak neden gönderde tutulur, ezan neden susmaz, millet neden tek yürek olur; işte o gece tüm millet yeniden idrak etti.
Bu nedenle eğitim kurumlarında, meydanlarda, evlerde, ekranlarda, her yerde 15 Temmuz konuşulmalı. Tarihin karanlık bir sayfası değil, direnişin ve yeniden doğuşun adı olarak anlatılmalı.
15 Temmuz, bir ibret vesikasıdır. Güce, ihanete, dış müdahalelere, içeriden gelen sinsi planlara karşı uyanık olmanın mecburiyetidir. Bu milletin hafızası diri kaldığı sürece, hiçbir karanlık plan, bu toprağa diz çöktüremeyecek.
Ve o gece… Yıldızlar sustu, gökyüzü ağladı. Bir millet, secdeye durmuş gibi yere kapandı; Ama diz çökmedi.
Muhabbetlerimle…