Zamanın Hızlanan Çarkı: Bereketi Kaybolan Ömür
Sevgili Okurlarım : Bugün Zaman yazacağım !
“Daha dün gibi…” diye başlıyoruz çoğu hatıraya. Dün dediğimiz, aslında yıllar öncesi. İnsan şaşırıyor; iki yere uğruyorsun akşam oluyor, bir bakıyorsun başını yastığa koymuşsun, sabah olmuş. Zaman artık yürümüyor, koşuyor; koşmakla da kalmıyor, bizi peşinden sürüklüyor.
Eskiler, bir günün bereketinden söz ederdi. Sabah erkenden kalkılır, iş yapılır, sohbet edilir, misafir ağırlanır, tarlaya gidilir, eve dönülür; gün bitmezdi. Şimdi ise ne iş yaparsan yap, saat yetişmiyor. Günler hızla akıyor, ömür kısalıyor, yaşananlar tadını yitiriyor.
Acaba zaman mı hızlandı, yoksa biz mi bereketi kaybettik?
Telefonlar, ekranlar, sanal dünyalar arasında ömür tüketiyoruz. Sohbet yerine mesaj, misafirlik yerine görüntülü arama, dostluk yerine “takip” geldi. Ruhun doymadığı bir çağdayız. Belki de bu yüzden zaman bereketsiz; çünkü kalpten kalbe giden yollar tıkalı.
Zamanın su gibi aktığını bilirdik ama bu çağda su değil, sel gibi akıyor. Bir bakıyorsun gençlik bitmiş, saçlara ak düşmüş, dostların çoğu ahirete göçmüş. İnsan farkında olmadan hayatın en kıymetli hazinesi olan “anı yaşamak” nimetini de kaybediyor.
Oysa zamanı bereketli kılmak bizim elimizde. Bir tebessümle, bir gönül almayla, bir dua ile, bir iyilikle zaman yavaşlar. Çünkü iyilik, ömrü uzatmasa da ömre derinlik katar.
Belki de şunu sormalıyız:
Biz zamanı mı yaşıyoruz, yoksa zaman mı bizi yaşıyor?
Bugün 16 Ağustos 2025 Cumartesi bir hafta bitti..
Hayırlı Günler Diliyorum