TARİKATLAR NASIL DOĞDU ?
CEVDET ALPEREN
Türk İslam tarihinin şeref levhalarının baş köşelerinde yer alan Yunus EMRE gönül aydınlanmasını günümüze kadar sürdürmektedir.
Edindiğim bir bilgiye göre ; Yunus Emre Mevlana ile Mesnevi sohbeti eder. Sohbet sonunda Mevlana Yunus Emreden fikrini sorar.
Yunus Emre der ki :" Ben Mesnevi yazsam bu kadar uzun yazmazdım. Ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm. Derdim"
Yunus Emre'nin işi kısa yoldan anlatan ,kolaylaştıran bir ifade tarzı var. Şiirlerinde mesajları kısa ve öz verir.. Mutasavvıfların böyle bir özelliği var. Kaynağını İslamiyet'e dayandıran mutasavvıflar seçtiği bir alanda mesajlar vermeye çalışmıştır. Bir nevi Hz. Muhammed'in tebliğ görevini vazife bilmişlerdir. Tasavvuf zaten bir alanda görüşlerini ve düşüncelerini anlatma sanatıdır.
Mesela Yunus Emre , bir den fazla bilgiyi iki mısra ile şöyle anlatıyor.
"Şeriat,tarikat yoldur varana
Hakikat ,marifet ondan içeri"
Şeriat Kuran yoludur. Tarikatta Kuran yoludur. Bu yolda yürürseniz hakikati görür. Marifete erişirsiniz. Hakikat ve marifet şeriatın içindedir. Gerçeğin kaynağı Kurandır. Eğer sen gerçeği bulacaksan Hz. Muhammed'in anlattığı Kuran'a bakacaksın. Kuran ve tarikat yoldur. Hakikate erişme yoludur. Kuranı bilmeden marifete erişemezsin.
Hz. Muhammed'in yaşadığı döneme iyi bakmak lazım. Tam 23 sene hep Kuran okumuş. İnsanları Kuran ile irşad etmiş.İnsanları Kuran yoluna çağırmış. Kuran ile adalet yürütmüş. Herkese dürüst olmuş,emin insan profilini ortaya koymuş. Zamanında hiçbir Müslüman hırsızlık yapmamış. Taciz,cinayet,zina olayları olmamış. O'na inanan, kimseyi aldatmamış. Birkaç tane olumsuzluk olmuş ise de o da bertaraf edilmiş.
Hz. Muhammed' ten sonraki saadet döneminde de idare adalet ile hükmetmiş. Devletin dini adalet olmuştur.
Dört halifeden sonra meydana gelen idari huzursuzluklar neticesinde adaletten şaşırmışlar. Peygamberin uygulamalarını unutmuşlar.
Kuran yolunda yaşayanlar kendi sahalarına çekilip dini yaşamaya başlamışlar.Bilgiler henüz taze iken gerek Hz. Muhammedin ,gerekse ilk dört halifenin öğretilerini kendi hinterlant alanlarında ekolleştirmişler. Buradan hareketle tarikatlar oluşmuş. Mektepler, mezhepler,meşrepler ve çeşitli tarikler oluşmuş. Samimi olarak işin ehli insanlar talebe yetiştirmişler.
Günümüze kadar taşınan bu oluşum bir takım kurallar ve usuller geliştirmişler.. Kendi kültürlerini,geleneklerini işin içine katmışlar. Dolayısı ile belki bilerek veya bilmeyerek İslami çerçeve dışına çıkanlar olmuştur. Her şeye rağmen yanlış yola sapanlar, tarikat perdesi altında menfaat elde edenler,dine kasıtlı olarak zarar verenler oldu ise işin kaynağı samimidir.
Devlet yönetimleri adaletsiz işler yapınca bir nevi , tabiri caiz ise merdiven altına çekilip Müslüman'ca yaşama yolları aranmıştır.
Bu gün geldiğimiz noktada İslam aleminin en büyük sıkıntısı,orta doğuda kanayan yaraların sebebi bence bu cemaat,tarikat,mezhebçilik ve Kuran dışına çıkılarak uydurdukları şeriat yaygaraları.
Zaman içinde bazı tarikat yapılanmaları nefis ile mücadele mertebesine gelmiş olsalar da kapalı ortamlardaki duruş dışarı da mecrasından çıkmış bir insan profili ile görünüyor.. Günümüze intikal eden bazı tarikatlar bağlamından çıkmış. Ticaret,menfaat ve siyasette kullanılmaya başlamıştır. Bu da İslamiyet adına Müslümanları üzmektedir.