Son ABD Anlaşmaları: Masadaki Gerçek Hesap

Resmî açıklamalara bakıldığında, Türkiye uzun vadeli LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) tedariki ve sivil nükleer enerji işbirliği anlaşmalarıyla enerji arz güvenliğini güçlendirmeyi hedefliyor.

Son ABD Anlaşmaları: Masadaki Gerçek Hesap

Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında son haftalarda peş peşe imzalanan enerji ve ticaret anlaşmaları, kamuoyunda büyük bir merak uyandırdı. “Ne alıyoruz, ne veriyoruz?” sorusu yeniden zihinlerde yankılanıyor. Çünkü her devletler arası anlaşma, sadece bir ekonomik işbirliği değil; aynı zamanda bir stratejik yön tayinidir.

Resmî açıklamalara bakıldığında, Türkiye uzun vadeli LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) tedariki ve sivil nükleer enerji işbirliği anlaşmalarıyla enerji arz güvenliğini güçlendirmeyi hedefliyor. ABD’den alınacak doğalgazla, Avrupa’ya giden enerji koridorunda Türkiye’nin konumunun daha da güçleneceği ifade ediliyor. Ayrıca küçük modüler reaktörler gibi ileri teknoloji nükleer yatırımların da gündeme gelmesi, ülkemizin enerji çeşitliliği açısından önemli bir adım olarak sunuluyor.

Ancak bu imzaların arkasında dikkatle okunması gereken satırlar da var. Enerji tedariki uzun vadede büyük bir döviz yükü anlamına gelebilir. ABD’den alınacak doğalgazın toplam maliyeti, yaklaşık 40 milyar doların üzerinde bir faturayı işaret ediyor. Bu durum, enerji arzını güvenceye almak kadar, ekonomiye ek bir yük bindirme riskini de beraberinde getiriyor.

Bir diğer önemli konu da bağımlılık dengesi. Türkiye yıllardır enerjide Rusya, İran, Azerbaycan gibi kaynak ülkelere bağımlılığı azaltmak için alternatif arıyor. Fakat yeni imzalar, bu kez farklı bir bağımlılık kapısını aralayabilir. ABD ile yapılan uzun vadeli sözleşmeler, enerji piyasasında hareket alanını sınırlayabilir. Bu nedenle asıl mesele, bağımlılığın yönünü değiştirmek değil; enerjide gerçek anlamda “bağımsızlığı” tesis edebilmektir.

Elbette bu anlaşmaların siyasi boyutu da göz ardı edilemez. ABD, Türkiye’nin bölgesel güç olma iddiasını kendi çıkarlarıyla dengelemeye çalışıyor. Dolayısıyla enerji, ticaret ve savunma alanlarında kurulan her yeni işbirliği, aynı zamanda bir denge politikasının parçası. Masada dostluk kelimeleri konuşulurken, satır aralarında stratejik hesaplar yapılır.

Bugün Türkiye’nin yapması gereken, bu anlaşmaları duygusal değil, tamamen milli menfaat ekseninde okumaktır. Enerji arz güvenliği kadar, ekonomik sürdürülebilirlik ve siyasi bağımsızlık da gözetilmelidir. Çünkü bir ülkenin kaderini belirleyen şey, imzaların sayısı değil; o imzaların arkasındaki bilinçtir.

Unutmayalım: Her uluslararası anlaşma bir tercihtir. O tercihi yönlendiren irade ise, ülkenin geleceğini şekillendirir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri