Mehmet Doboğlu
Mehmet Doboğlu; 01 Ekim 2022 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonrasında kaldırıldığı hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamış, hayatını kaybetmiş ve Kahramanmaraş’ta Şeyhadil Mezarlığına defnedilmişti. Onu tanıyanların çoğu bu vakitsiz ölüm haberine önce inanamadı. Mekânı cennet, yattığı yer nur olsun. Rabbim günahlarını affetsin. Peygamber Efendimize komşu eylesin, inşallah.
Mehmet Doboğlu; 1956 Yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve Orta öğrenimini Kahramanmaraş’ta tamamladı. Yükseköğrenimini, Ankara Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği bölümünde tamamlayarak mezun oldu. 40 yıl sınıf öğretmenliği yaptı. Bu süre zarfında vatana ve millete binlerce hayırlı insan yetiştirdi. 2022 yılında emekli oldu.
Mehmet Doboğlu ile 40 yıl arkadaşlık yaptım. O, bir yandan öğretmenlik yaparken bir yandan çeşitli gazete ve dergilerde köşe yazıları ve makaleler yazdı. Kahramanmaraş’taki yerel televizyonlarda eğitim programları yaptı. Yaptığı her işte Allah sevgisini, Allah korkusunu, Müslümanca yaşamayı ve kul hakkını ön palana çıkardı. Kendisi yazdıklarına ve anlattıklarına uygun yaşadı. Dosdoğru yaşadı. Bilerek ve isteyerek kimseyi kırmadı, incitmedi. Tekrar mekanı cennet olsun. Rabbim günahlarını bağışlasın.
Sizlere Sayın Doboğlu’nu daha iyi anlatabilmek için kendisine ait bir köşe yazısı ile veda etmek istedim. Dualarınızı ve Fatihalarınızı eksik etmeyin…
GİDEN YIL DEĞİL, ÖMÜR
Hayat bir varmış, bir yokmuş dedik ama bu hayatın sonunda bir hesaba çekilmek var biliyorsunuz. İşte o hesap gününü bizlere anlatan çeşitli ayet ve hadisler yanında, birde Allah dostlarının hikayeleri söz konusudur.
Mevlâna, Mesnevisinde o anı bizlere yıllar önce yazmış, işin doğrusu okurken dizlerim bağı çözüldü, anı biran yaşamaya çalıştım, uzun süre düşündüm ve siz değerli okuyucularımla paylaşım istedim.
“Kıyamette olduğu gibi, hesap günü Haz huzurunda sağ kurulur; hesaba, Allah (cc)ile konuşulup, görüşülmeye gidilir.Allah huzurunda, gözyaşı dökerek ayakta durmak, kıyamet gününde kabirden kalkıp mahşer yerinde dikilmeye benzer.
Hak, “Sana bunca zamandır, mühlet verdim, bana ne getirdin? Ömrünü neyle bitirdin, verdiğim gıdayı, ihsan ettiğim kuvveti ne uğruna mahvettin? Gözünün nurunu nerelerde tükettin, beş duygunu nerelerde yıprattın?
Gözünü, kulağını, aklını, arşa ait bütün cevherlerini harcadın. Ferş (dünya) aleminden bunlara karşılık ne satın aldın? Sana kazma ve bel gibi el ve ayak verdim. Onları sana bizzat ben bağışlamıştım, ne yaptın onları?” der.
SORULAR, SORULAR
Hak’tan buna benzer seni dertlere uğratan yüz binlerce haberler gelir. Kıyamdayken kula gelen ve haberlerden kul utanır; iki büklüm olur, rükûya varır. Utanmaktan ayakta durmaya kudreti kalmaz, rükuda Allah’ı tespih eder.
Allah’tan, “Başını kaldır, rükudan kıyama dön de Allah’ın sorgularına birer birer cevap ver!” Fermanı gelir. O utanan kul, rükudan başını kaldırır. Fakat olgun bir iş yapamamış olduğundan bu sefer, yüz üstü düşer. Yine emir gelir, “Başını kaldır, secdeden kalk da yaptıklarından haber ver!” Tekrar kul utanana utana başını kaldırır; ama yılan gibi yüzüstü düşüverir! Allah, tekrar, “Başını kaldır da söyle! Kıldan, kıla yaptıklarını araştırmak istiyorum” der.
Ayakta durmaya mecali kalmadığından kul, Allah’ın heybetli hitabı, canına tesir etmiş olduğundan, o ağır yükün altında yere oturur. Allah, “Söyle bana. Sana nimet verdim, nasıl tükettin. Sermaye verdim, hadi göster kazandığını” der. Kul, sağ yanına dönüp peygamberlere, o ululara selam verir. Onlardan şefaat ister. Sonra, sola döner akrabalardan, eş dostlardan yardım ister, medet der ama yoktur. Kul, tekrar Rabbini döner ve tespit eder. Gerisini Allah bilir…
Mevlâna hazretleri bu hikâyenin sonunda der ki, ey kul namaza başvur.”
DERSE ALLAH BEN NE CEVAP VEREYİM
Evet, şair der ya; “Mahşerde bile nebiler, senden medet ister.”
Bir başka şair; “Neden namaz kılmadın, oruç tutmadan, iyilik etmedin!” derse ben ne cevap vereyim.
Değerli dostlar, ömür dediğimiz şey, yıl yıl, ay ay, saat saat elimizden uçup gidiyor. Hesap günü yaklaşıyor. İşte yeni bir yılı daha geride bırakacağız. Şu ana kadar ki günahlarımız ve sevaplarımız hardal tanesi kadar da olsa yazılmıştır,
Sorulacak hesap günü bütün amellerimiz. Bunun için sık sık yazıyorum, tövbe ile başlayıp, namaz ile devam edelim kalan yıllara. Kıyamet bir gerçektir, tıpkı ölüm gibi. Aslında hepimiz en azından bütün Müslümanlar bu gerçeği bilirler ama gaflet hastalığı bizi alıp, masivaya sürekler. Mal deriz, eş, çocuklar deriz ama bunlar asla bizimle gelmezler. Sizinle gelip, gidecek olan amellerinizdir. Zaten Allah’a dayanmaktan başka çaremizde kalmadı. Kalın sağlıcakla.
Kalın sağlıcakla der ama bir gün sonra kendisi bu yalan dünyadan baki âleme göç eder. Yazısının başında; ‘Hayat bir varmış, bir yokmuş’ dediği elhak doğru. Vefatının üzerinden tam bir yıl geçmiş… Nurlar içinde yat güzel kardeşim. Peygamber efendimize komşu olursun inşallah.
Mehmet Fatih ERDOĞAN