Kaybettiklerimiz Daha Değerli Değil Mi?
Uzun uzun bilimsel araştırmalar yapmaya, raporlar hazırlatmaya gerek yok. Herhangi bir televizyon kanalından haber dinlerseniz bu yüce milletin elle tutulur hiçbir değerinin kalmadığına şahit olursunuz. Ülkemin okumuşu veya cahili evde, çarşıda, sokakta, trafikte, hastanede, okulda, Büyük Millet Meclisinde hatta camide birbirlerini boğazlamak için bahane arar haldeler.
Güzel ülkemin görünen manzarası ve karnesi çok kötü; her kes acımasızca bir birini yemeğe, kanını içmeğe, birkaç kuruş için bir birini boğazlamaya çalışıyor. Kadın cinayetleri hız kesmiyor. Eski kocası veya yeni kocası tarafından kadınlarımızın öldürülmediği bir tek gün bulamazsınız. Ne yazık ki çocuk istismarı, cinsel taciz vakaları da azalacağı yerde katlanarak artıyor. Dolandırılan, soyulan, kandırılan vatandaşların sayısı her geçen gün çoğalıyor.
Gençler üniversite bitirmelerine rağmen iş bulamıyor. İş bulanlar ise asgari ücretten daha düşük ücretle çalışmak zorunda kalıyorlar. Bazı tuzu kuru vatandaşlar ise “bu ülkede işsizlik sorunu değil iş beğenmeme sorunu yaşanıyor” diyerek sırtını dayadığı hükümeti savunmaya çalışıyor. Oysa bu ülkede bal gibi işsizlik sorunu yaşanıyor. Üniversite bitirenlerin çoğunluğu iş bulamıyor.
İmam hatip okulu sayısı artmasına rağmen “dindar gençlik sayısı” azalıyor. Cami sayısı artıyor ama cemaat sayısı azalıyor. Üniversite sayısı hızla artıyor ama cahil sayısı sürekli çoğalıyor. Vakıf, Tarikat, Cemaat, Kuran Kursu sayısı arttıkça mahkemelerdeki dava sayısı da katlanarak artıyor.
“Ülkenin çivisi çıkmış” durumda. Ben Star TV haber spikeri ‘Mesut Yar’ kardeşimizin yalancısıyım. İstisnasız her sabah Star TV haber kuşağını izliyorum. Hem Mesut Yar hem de kendisini izleyenler sunulan haberler karşısında gözlerine ve kulaklarına inanamıyorlar. Bana inanmayanlar lütfen Star TV’nin sabah haberlerini birkaç gün izlesinler, bana hak vereceklerdir.
Gidişat kesinlikle iyi değil. İnsanlarımızın bir kısmı her türlü dünya malına sahipken çoğunluğu ise sefalet içerisind. Can güvenliği, mal güvenliği tam sağlanabilmiş değil. Çoğunluk yasalara uymuyor. Mahkemelerin yükünün çok ağır olduğu söyleniyor. Adalet çok yavaş işliyor.
Hükümeti destekleyenlerle muhalefeti destekleyenler arasında diyalog gitgide tükeniyor. Bu insanlar gittikçe birbirinden uzaklaşıyor ve halkın arasında kin ve nefret duyguları daha da belirginleşiyor.
Siyasetin dili ise gittikçe çirkinleşiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki tartışmalar yerini yumruklu kavgalara bırakıyor. Siyasiler kavganın dozunu artırınca vatandaşlar, atanmışlar, amirler ve memurlar da ayak uydurmak için bir birleriyle yarışıyor. Vatandaşa hizmet etsin diye kamuya alınan memurlar ise kraldan çok kralcı kesilerek millete hizmet etmeyi bırakın, eziyet etmeye başlıyor.
Sivil Toplum Örgütlerini, Dernekleri, Vakıfları yakından inceleyince siyasi partilerin gençlik kolundan ayırt edemiyorsunuz.
Sosyal Medyada dolaşan bir metin var ya sanki hislerime tercüman olsun diye yazılmış:
Çok paramız oldu ama bereketi kaybettik.
Güzel evlerimiz oldu ama huzuru kaybettik.
Nimetlere boğulduk ama şükrü kaybettik.
Kalabalıklaştık ama kardeşliği kaybettik.
Çok iş yaptık ama ihlası kaybettik.
Gücümüz oldu ama adaleti ve merhameti kaybettik.
“ Ey inananlar! Eğer yoldan çıkmışın biri size bir haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın, yoksa bilmeden bir millete fenalık edersiniz de sonra ettiğinize pişman olursunuz. ” HUCURÂT / 6
Ayeti kerime gereği Müslümana gördüklerini, duyduklarını araştırmak zorundadır. Müslüman, neden, niçin böyle oldu diye düşünmeli ve kafa yormalı elbette. Şimdi hep beraber yüksek sesle düşünelim bakalım; “Acaba biz neden bu haldeyiz? Bizi bu hale kimler düşürdü? Bereketi, huzuru, şükrü, kardeşliği, ihlası, adaleti ve merhameti neden nasıl, kimlerin yüzünden kaybettik? Doğru cevabı mutlaka bulmalı ve Allah’ın izniyle eski güzel günlerimize bir an önce yeniden kavuşmalıyız…