Kaçan Fırsatlar, Kapatılan Kapılar
Dün sohbet ediyoruz : Teklif, fırsat ya da proje sunuluyor, fakat yönetici bunu reddediyor. Yaptığınız yanlış diyorsun dinlemiyor kendi doğrusunu anlatıyor bu gidişin sonu nereye olduğu bellidir..
Görünürde mantıklı sebepler olabilir: riskten kaçınma, maliyet endişesi, politik hesaplar… Bugün Kahramanmaraş’ta bakıyorum hangi belediye başkanı başarılı var mı ? , başkanların kapıları yeniliklere kapalı !
Ama bazen bu reddin altında vizyon eksikliği, cesaret yoksunluğu, ya da kişisel çıkar hesapları var. Teklifini dinleme tahammülü bile yok !
“Aman başıma iş almayayım” anlayışı. Siyasette bir dönem insanı götürür iki dönem götürdüğü çok zor görülmektedir..
Büyük fırsatların çoğu riskle gelir. Riskten kaçan, fırsatı da kaçırır. Şuna sor diyoruz, o benim yerime aday olur korkusu ile risk almıyor.
Bazı yöneticiler, yalnızca görev süreleri içinde sonuç verecek projelere onay verir.
“Ya olumsuz olursa” düşüncesiyle hareket eden yöneticiler, “ya olumlu olursa?” ihtimalini kaçırır.
Teklifi reddetmek, bazen güvenli bir liman gibi görünür, ancak uzun vadede o limanda pas tutmak da vardır.
Cesur, vizyoner ve sorumluluk sahibi yöneticiler, doğru teklifleri yakalayıp harekete geçenlerdir.
Fırsatlar kapı çalmaz; biz kapıyı açmazsak, başka birinin evine gider.
Bazen önümüze öyle fırsatlar gelir ki, insanın “bu kadar da ayağına gelmezdi” diyesi gelir. Ama ne hikmetse, bazı yöneticilerimiz bu fırsatlara bakar, bakar… Sonra ağır bir tebessümle “biz bunu düşünelim” der. Düşünürler de… O kadar derin düşünürler ki, işin ucu sonunda fırsatın başka kapıya gitmesine bağlanır.
Teklif sunarsınız; maliyetini hesaplarsınız, faydasını anlatırsınız, gelecekte sağlayacağı kazanımları tek tek önlerine koyarsınız. Karşıdan şu meşhur cümle gelir:
— “Bizim şu an önceliklerimiz başka.”
Bu “başka” kelimesi var ya… Bazen “hiçbir şey yapmamak” demenin kibar şeklidir.
Bazı yöneticiler riskten korkar. Onlar için her yeni fikir, pusuda bekleyen bir tehlikedir. “Aman ha, ya olmazsa!” diye düşünürler. Ama “ya olursa?” sorusu akıllarına gelmez. Çünkü başarısızlık korkusu, başarı ihtimalini bile bastırır.
Bazıları ise sadece kendi görev süresini düşünür. Beş yıl içinde meyve vermeyecekse, ağacı dikmez. O ağacın bir gün meyve verip koca şehre gölge olabileceğini akıllarına bile getirmezler. Çünkü o gölgenin altında oturacak olan belki kendileri olmayacaktır.
Bir de vizyon meselesi var… Ufku sadece masanın kenarına kadar uzanan yöneticiler, yenilikten ürker. Onlar için her yeni teklif, “mevcut düzeni bozacak bir tehdit”tir. Ve düzen bozulmasın diye, fırsatlar sessizce çöpe atılır.
Ama unutmamak lazım: Fırsatlar kapıyı sadece bir kere çalar. O kapı açılmazsa, gider başka kapıyı çalar. Ve biz elimizde sadece “o zaman da böyle bir teklif gelmişti” diye anlatacağımız bir anıyla kalırız.
Son sözüm şu: Cesur yöneticiler, fırsatın riskini görür ama faydasını daha net görür. Diğerleri ise riskten kaçarak, aslında koltuklarını da yavaş yavaş boşaltırlar. Çünkü halkın hafızası, o kapalı kapıları unutmaz.
İyi Günler Diliyorum