Galiba Kimyamızı Bozdular !
Sabah Namazdan sonra : Ekmek almaya gittim.. Ekmek satan kardeşimiz, “ Abi sizin çocuklar evde yok mu ? hep sen geliyorsun almaya ! dedi..
Bende boyun büktüm: ne diye bilirim ki !..
Sonra eve geldim, çocuklardan ve kendimden önce kuşlara yem vereyim dedim..
Nereden çıktı bu kuş meselesi derseniz : dinleyin be dostlar.
Bugün size bizim kuşları anlatacağım: Kuş var , kuşçuk var, yavru var , yavrucuk var !
Yumurtadan yeni çıkmışlardı.. kafesin azını rüzgar açmış, bizim kuşlar kaçıp dama kondu, yavrular açlıktan ölecek diye korkarak dua ettim: “ Allah’ım , sevdiklerin yüzü suyu hürmetine, şu kuşları geri gönder yavrucuklar açlıktan ölecek” diye..
Çok korkarak dua etmişim ki : önce baba kuş, sonra Anne kuş geri döndü ve yuvaya girdi derin bir nefes aldım.. Allah şükür edip , iki rekat şükür namazı kıldım.. duam kabul olmuştu..
Kuşlarım geri dönmüştü sevindim.. öyle ki duygulandım ağladım, göz yaşı döktüm..
Yavrular sıpa gibi oldu, bugün 20 günü geçti , halen anne ve babası besliyor, az bir gayret edip , kendi yemimizi yiyelim demiyorlar..!
Aynen, senin benim çocuklar gibi..
İyi hoş da bizim sıpalarda 20 yaşını geçti halen yatıyorlar.. sabah ekmeği ben almalıyım, yiyeceklerini içeceklerini ben getirmeliyim.. çayı ocağa koymalıyım, sabah kahvaltısını hazırlamalıyım.. kaderim bu benim..
Kuşla benim ne farkım var ? , seninle ne farkı var ? dostlar..
Galiba bizim kimyamızla oynadılar, kimyamız bozuldu !.. çünkü bizim çocukluğumuzda işler böyle değildi.. gün ışımadan kalkar , anamıza babamıza yardım ederdik.. birlikte çalışrırdık..
Sevgili arkadaşım : Kahtalı Mıçı , babası için şunları söylüyor : “ Evimin direği, altın gibi yüreği, eşşek gibi çalışır, sanki sağım ineği “
Peki biz farklımayız ? , kuş farklı mı ? galiba çocuklar hep aynı !
Evde : on çeşit reçel var, tereyağı, bal var, çeşit çeşit peynir var , yumurta, yoğurt, domates, salatalık, biber, karpuz var : yavruların cevabı : Evde yiyecek bir şey yok ki !
Kahtalı Mıçı diyor ya : “ Ona biz baba deriz, O getirir biz yeriz, Bulamazsın dünyada , Onun gibi bir keriz !” mesele burada başlıyor..
Bizim kuşun yavruları da aynen öyle diyor: Annesi getiriyor babası getiriyor onlar yattığı yerden yiyor , oysa onlar bir sıpa oldu.. artık kalkıp yemini yemesi gerekir..
Sabah kalkıyorum: sesleniyorlar yem ve su getir diye..
Galiba onlara yem ve su getiren : Keriz de biz oluyoruz.. aynen bizim çocuklar gibi yatıyorlar anne ve babaları yem su getirelim diye ses çıkarıyorlar.
Bizim sabah koşup iş yerine geldiğimiz gibi.. !
Varlık yokluk bilmezler, Sıramızı vermeyiz, Siparişimiz gelmezse , Babamızı sevmeyiz,” diyor ya şair aynen öyle : Buzdolabında bir şey yok açız diyorlar..
Ekmek ısladım, yavru kuşların önüne koydum, zahmet buyurup da , yemediler, Annesi , Babası geldi, onlar yediler çiğnediler sonra ağızlarına verdiler.. bizim çocuklarla bu kuş yavrularının ne farkı var bana söyleyin !
Sevgili okurlarım: Sabah kuşları ve yavrularını izliyorum:
Ben orada kendimi gördüm.
Baba : Hasta oldum diyemez, Biz doymadan yiyemez, Ne man kafa varlıktır, yeni bir şey giyemez” diyor ya şairimiz.. aynen öyle.. önce çocukların yemesi , içmesi elbisesi alınacak sonra bize kalırsa !..
Önce çocuklar.. kuşlarda öyle yapıyor önce yavrularını doyuruyor, sonra kendilerine bakıyorlar, tabi tabakta bir şey kalırsa !
Babam: “ Etrafını sararız, Köpek gibi dalarız, dediğimiz olmazsa , Anamızı Sararız,” diyor ya Mıçı: kuş yavruları da onu yapıyor..
Sözün son : “ Bu devir alem dönüyor, Merak etme oğlum, sıra sana geliyor, Baban bugün veriyor !.. yarın sende vereceksin benim gibi diyorum..
Ama bizim çocukluğumuz böyle değildi.. Biz gün ışımadan şafakla uyanır, anamızı , babamıza yardım eder, çalışırdık, kuşlar o saatte rızkını arardı.. bir gariplik var diyorum galiba : insanların da kuşların da kimyasını bozdular.. Korona Virüsle olduğu gibi..
Anlayan anlamıştır. Bizden kısa ve öz bu kadar..
İyi günler..