BİZE DÜŞEN “PEKİ” DEMEK!
Allah neyi dilerse o olur; O’nun bilgisi, izni ve iradesi dışında yaprak dahi kıpırdamaz. Biz kullara düşen ise Rabb’imizden ne gelirse teslimiyetle karşılamak, şikâyet etmeden “peki” diyebilmektir. Bugün buradayız, yarın nerede oluruz kim bilir? Çünkü kaderi yazan biz değiliz. İlmi çalışana, serveti dileyene veren Allah’tır. Eğer servet yalnızca çalışmayla olsaydı, yıllardır hammallık yapanların hepsi zengin olurdu.
Umreye gitmek isteyen bir kardeşimizi düşünün… Pasaportunu alır, ücretini yatırır, yola koyulur. Kahramanmaraş’tan Adana’ya kadar gider, bagajını teslim eder, gümrüğü geçer. Fakat tam uçağa binecekken içinden bir ses yükselir: “Vazgeçtim, gitmiyorum.” Nasip denen şey budur işte. Bazen insan dönmek zorunda kalır, bazen kişi gitmese de çantası gider; Mekke’yi, Medine’yi görür ama sahibi göremez. Çünkü nasibi olmayan Kâbe’yi tavaf edemez. Allah kime çağrı gönderirse o gider; gidişin hayır mı şer mi olduğu ise yine O’nun ilmindedir.
Üç günlük dünyanın telaşına değer mi? Vallahi, fırıldak olmaya gerek yok. Daha dün 6 Şubat öncesi evleri, dükkânları olan; kira gelirleriyle geçinen bir dostumuz vardı. Depremle birlikte her şeyini kaybetti. Bağ evinde mütevazı bir hayat sürüyor şimdi. Bana şu sözü çok dokundu:
“Depremden önce kasam para doluydu. Bugün yalnız 22 bin lira emekli maaşım var. Aynı ekmeği yiyorum, aynı yemeği yiyorum. Ne değişti? Fazla hırsa hiç gerek yok.”
İşte hayatın özeti bu kadar basit. Dünya dediğin üç günlük misafirhane. Nerede, nasıl karşılanacağımızı bilmiyoruz. Nasip olursa umreye gidersin, hac yaparsın; nasip olursa çalışır kazanırsın. Ama çektirdiğin nefes aynı nefes, yediğin ekmek aynı ekmek. O halde kavga etmeye, kıskanmaya ne gerek var? Gelin birbirimizi sevelim.
Ahmet zengin olmuş, bana ne? Allah daha çok versin. Mehmet küçük esnaftı, fabrika kurdu; ne güzel! Allah fabrikasını büyütsün, bereketini artırsın. Ben şehirdeki zengin sayısı arttıkça mutlu olurum. Yeter ki helalinden olsun. Yeter ki şehrimizin, ülkemizin kazancı artsın. Yokluk göstermesin Allah, hepimize sağlık ve huzur versin.
Son sözüm şudur: Sağlık olmadıktan sonra dünya malının ne kıymeti var? Hastalık da şifa da Allah’tandır. Başımıza geleni isyan etmeden kabul etmek, sabredip tevekkül göstermek en güzeli… Çünkü bazen tek kurtuluş, gönülden bir “peki” diyebilmektir.
Hayırlı günler diliyorum.