Başkalarının Değerlerine Sövmeyin
Bir buçuk yıldan beri bizlere savaş açan kovid19’a yenik düşmemek için tüm alışkanlıklarımızı değiştirmek zorunda kaldık. İlk ayların şaşkınlığından, çaresizliğinden kurtulmuş olsak bile hala belimizi doğrultamadık. Soluğumuzu kesen, bizleri ailemizden, sevdiklerimizden, işimizden ve alışkanlıklarımızdan ayrı koyan illetten hala kurtulamadık.
Başımıza gelen yüzlerce sinir bozucu olayın yanı sıra maruz kaldığımız yalnızlık, çaresizlik, işsizlik ve fukaralık gibi musibetlerin pençesinden yakamızı kurtaramadık. Suçsuz yere damda yatan kader mahkûmu mahpuslara döndük. Yürümeyi, koşmayı, gezmeyi, parkta oturmayı, piknik yapmayı, mangal yakmayı, birkaç diki et yemeyi tümden unuttuk.
Tüm bu olumsuzluklar karşısında yinede ‘Allah’ım verdiğine, vereceklerine şükürler olsun’ diyerek kendimizi avutmaya çalıştık. Allahtan gelen ne varsa hepsi için ‘başımız/gözümüz üstüne’ deyip katlanmayı ve isyan etmemeyi bilen bir milletiz çok şükür.
Kimsenin şüphesi olmasın, eninde sonunda Pandemiyle mutlaka baş edeceğiz. Bıktığımız, tahammül edemediğimiz, ‘bizi bunların elinden kurtar Allah’ım’ diye her gün dualar ettiğimiz siyasetçiler. Esas yapılması gereken; ‘söylemleriyle Milleti sürekli ayrıştıran, ektikleri kin ve nefret tohumlarıyla ümmeti bir birine düşüren siyasilerden nasıl kurtuluruz’ sorusuna cevap bulmak olmalı.
Geçen hafta, hep beraber birbirinden güzel etkinlikleri yaşadık. İstanbul’umuzun fethinin 568’inci yıl dönümünü kutladık. Taksim Camii Şerifini ibadete açtık. Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nde düzenlenen hafızlık icazet törenini izledik. Hafızların arasında Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan'ın torunu Ömer Tayyip Erdoğan ile TBMM Başkanı Sayın Mustafa Şentop'un oğlu Ömer Asım da bulunuyordu.
Ne yazık ki, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nde düzenlenen hafızlık icazet töreninde görev alan bir zatı muhteremin gereksiz bir kaç cümlesi yüzünden yaşanan tüm bu güzelliklere yine gölge düştü. Sayın İmam Efendiler, Sayın Atanmışlar, Sayın Siyasetçiler, Sayın Siyasi Parti Genel Başkanları, Sayın Cumhurbaşkanı toplumun tamamından saygı görmek istiyorsanız; ‘dilinize sahip olacaksınız. Başkalarının değerli bulduklarına asla hakaret etmeyeceksiniz. Saldırganlık yapmayacaksınız.’ Aksi takdirde milletin gözünden de, gönlünden de hızla düşersiniz.
Peygamber Efendimiz tebliğlerinde hiç saldırganlık yapmadı. Gelen ayetler, Mekkelilerin inançlarına, bilgilerine, tavırlarına, akıllarına, mantıklarına hitap ediyordu. Ama asla putperestlerin kişiliklerine, kimliklerine karşı hakaret içeren sözler değildi. Cenabı Allah En’âm suresinin 108. Ayetinde ‘Allah'tan başkasına tapanlara sövmeyin; sonra onlar da bilmeyerek Allah'a söverler. Böylece biz her ümmete kendi işlerini cazip gösterdik. Sonunda dönüşleri Rablerinedir. Artık O ne yaptıklarını kendilerine bildirecektir’ diyerek, Müslümanların şu veya bu nedenle Mekkeli putperestlere sövülmesini, hakaret edilmesini yasakladı.
Bundan böyle Müslümanlar putperestlere veya tanrılarına, ‘aptal, geri zekâlı, terbiyesiz, sapık, vicdansız, akılsız, manyak, deli, zırdeli, ne idüğü belirsiz, hayvan, böyle bir insan olamaz’ gibi kelimelerle, terimlerle hitap etmeyeceklerdi. Günümüzdeki gibi, hoşlanmadığınız bir görüşünden, inancından, sözünden dolayı söylediğimiz tüm hakaret anlamlı sözler Müslümanlara Mekke döneminde yasaklanmıştı.
Her gün birilerine küfürler yağdıran muhterem Hoca Efendiler, ona buna sövmek için sizlere Cenabı Hak katından özel izin çıktıda haberimiz mi yok? Onu bunu yargılayarak birilerini cehenneme yollama hastalığından derhal kurtulun. Yoksa(Allah muhafaza buyursun) cehennemi sizler boylayacaksınız.
Siz allem kulemle seçilmiş siyasi mevtalar, aklınızı başınıza alıp, Allah rızası için yeniden el ele verip Milleti canından bezdiren dertlere çözüm üretin. Gençlere iş ve aç üretin. İşçiye, memura, emekliye, küçük esnafa daha rahat bir yaşam sürecekleri imkânlar yaratın. Yoksa bu millet sizden kurtulup kendi dertlerini kendi halledecek. Seçime uzun bir süre varken aklınızı başınıza alın. Çarpılmayın…