ALPASLAN TÜRKEŞ’İ TANIMAK
Türk siyasi ve fikir hayatında tanımak şerefine erdiğim devlet adamlarından birisidir. Onun Türk siyasetine çok şeyler kattığı kanaatindeyim
Türkeş , bizim 1970 yılında tanımaya başladığımız bir lider. Onun tezgahından yüzlerce fikir siyaset ve düşünce adamları geçmiştir.
Onun konferanslarını ve sohbetlerini dinleyen insan ön yargıları atar. Keza Türk siyasi tarihine önemli izler bırakarak ahirete intikal etmiştir.
Metanetli duruşu ile iktidar hırsından öte Türkiye devletinin yaşaması için gayretler göstermiş bir lider.
Ona Adnan Menderes’i astı dediler. Ülkücüleri ölüme gönderdi dediler. Irkçı dediler. Faşist dediler, Kafatasçı dediler.
Ama o Türkiye de siyasi liderler arasında ilk defa hacca gitmiş inanan bir insan idi. O Gençlerin okuması ve devletin yönetimine gelmeleri için gayret göstermişti. Ama şer güçler yetişen gençliğin önünü kesmek isteyenler tarafından provaca edilmiştir. İftira üstüne iftira atmışlardır.
4 Nisan 1997 tarihinde vefatına kadar Türkiye Cumhuriyeti devletinin menfaatlerini korumuştur. Gençlerin dertlerini dinlemiş, onlara yol göstermiştir.
Ülkü Ocaklarını kurarak gençlerin partizanlıktan uzak fikir ve düşünce adamları olmalarını için gayret göstermiş. Onların devlete hizmet etme yollarını açmıştır.
Milliyetçi Köylü Hizmet Partisinin tanıtımını yapmak için doğu illerimizden birinde bir aşiret ağasına misafir olur. Gelen misafirlere parti tüzüğünü ve memleket meselelerini anlatır. Ancak ev sahibi konuyu tam idrak edemez. “ Albayım sizin asıl davanız nedir ?” diye sorunca. Türkeş : “ Bizim asıl davamız Hıradan doğan güneşin davasıdır “ der.
Türkeş, ilerleyen yıllarda bu düşüncede olduğunu Dokuz Işık kitabında gençlere şöyle anlatır :” Ben sizleri sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye, rüşvet ve hile ile çiğnenen hukuk düzenine ,ahlaktan mahrum bir hürriyete, tefeciliğe ,karaborsaya yer veren bir iktisadi yapıya çağırmıyorum. Ben sizleri : Türklük gurur ve şuuruna, İslam ahlak ve faziletine ,yoksullukla savaşa, adalette yarışa, birliğe ,kardeşliğe kısacası hak yolu, Allah yoluna çağırıyorum”
Kürtleri kardeş olarak telakki eden Türkeş :” Onlar ne kadar Kürt ise biz de o kadar Kürt’üz. Biz ne kadar Türk isek onlar da o kadar Türk’tür.” Diyerek Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü veciz bir şekilde anlatmıştır.
12 Eylül 1980 ihtilalinin acımasız çarkları altında yok edilemeye çalışılmış olmasına rağmen metaneti ile 6 yıl kadar yattığı hapishaneden çıktıktan sonra kendini adadığı devletine ve milletine hizmete devam ederek. Bu dünyadan göçmüştür. Arkasında eserleri ile yad edilecektir.
Bugün geldiğimiz noktada Türkeş’in fikir ve düşünceleri sanki rafa kaldırılmıştır. Onu Türk insanına anlatmak ve bugünün söylemleri ile gençleri eğitmeliyiz.
İktisadi, ticari, sanayii, milli ve manevi konularda Türkiye’nin ihtiyacı olan bağımsızlık duruşunu yeni nesillerimize Türkeş’in açtığı metotlarla anlatmak gerek.
Örnek bir devlet adamı olan Alpaslan TÜRKEŞ’İ tanımak isteyen gençlerin önü açılacaktır.