Aklımızı Başımıza Alalım
Yüz yıl önce Birinci Dünya Savaşı ve hemen ardından Kurtuluş Savaşı diye adlandırdığımız iki büyük mücadeleden yorgun ama galip çıktık. Çok büyük bedeller ödedik. Yüce Türk Milleti elde ettiği bu başarıyı 29 Ekim 1923 tarihinde toprakları üzerindeki egemenlik hakkının yalnızca kendisine ait olduğunu simgeleyen ve Büyük Önder Atatürk’ün ‘Türk Milleti’nin tabiat ve şiarına en uygun idare’ dediği Cumhuriyeti ilan ettik.
Cumhuriyetimizin kurulduğu 29 Ekim 1923 tarihinden itibaren geçen 99 yılda Türkiye Cumhuriyeti, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün önümüze koyduğu ‘muasır medeniyetler seviyesine ulaşma’ hedefine ulaşma mücadelesi vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti, her geçen gün vizyonunu geliştirerek emin adımlarla geleceğe yürümekte ve muasır medeniyeti yakalamış modern ve büyük Türkiye ideali yolundaki yürüyüşüne azim ve kararlılıkla devam etmektedir.
Bizler Türkiye Cumhuriyeti’nin evlatları olarak; istiklalimizi ve Cumhuriyetimizi ilelebet korumaya, yaşatmaya, yükseltip yüceltmeye, ülkemizi hedeflerine taşıma azmini daima diri tutarak daha güçlü, daha müreffeh bir Türkiye için azim ve kararlılıkla çalışmaya devam etmeliyiz.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşları başta olmak üzere, bu toprakları bizlere vatan yapan aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi bir kez daha saygı, şükran ve rahmetle anıyoruz. Rabbimden kendilerini Peygamber Efendimize komşu etmesi için dualar ediyoruz. Mekânları Cennet olsun inşallah.
Ne yazık ki dünyanın her köşesinde savaş ve terör olayları hız kesmeden devam etmektedir. Bilimden, hukuktan ve adaletten uzaklaşan devletlerin halkı çok büyük bedeller ödüyorlar. Asya’nın Budist kavimleri, Afrika’nın tam tam çalan kabileleri bile birbirlerini yemekle meşguller. Avrupa’nın göbeğinde sayılabilecek Ukrayna bile Rus saldırılarından kurtulamıyor. Ortadoğu hiç durulmuyor. Kocaman dünyayı avuçlarına sığdıra bileceklerini zanneden cahiller bir türlü akıllanmazken açgözlülerin gözü de bir türlü doymuyor.
Maalesef akan kan daha çok İslam âleminin kanı oluyor. Bu kanın akmasını planlayanlar, bir kardeşlik ve hoşgörü dini olan İslam’ı çok kötü bir din olarak göstermeye çalışıyor ve ne yazık ki bunda da başarılı oluyor. Irak, Libya ve Suriye de akan kan ve gözyaşı hiç durmuyor. Filistin halkı ve toprakları her gün biraz daha azalıyor. Afganistan da taş üstünde taş kalmıyor.
Eski adı Burma olan ve 1989 ’da ‘Tadmadaw ‘ olarak bilinen askeri rejim tarafından
Myanmar Birliği Cumhuriyeti olarak değiştirilen söz konusu ülke bugün yaklaşık Asya’daki Andaman Denizi ile Bengal Körfezi arasında yer alan Myanmar stratejik açıdan çok önemli bir konumda olup, Çin ve Hindistan gibi Asya’nın iki dev ülkesi ile sınır komşudur. Mayıs 2012’de Myanmar’ın yedi eyaletinden biri olan Arakan’ da yaşanan düzmece bir tecavüz olayı bahane edilerek rejim güçlerinin Müslümanlara yönelik başlattığı şiddet olayları hala devam ediyor. Doğu Türkistan’daki zulüm hiç azalmıyor.
Aklımızı başımıza almalıyız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Gazi Meclisin kurduğu Cumhuriyet’e sıkı sıkı sarılmalıyız. Bir asırdan beri Lozan Antlaşması ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi hakkında söylenen asılsız dedikoduların Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş münasebetiyle ortaya çıkışı, bu tür söylemlere inanmamamız gerektiğini bir kez daha doğrulamıştır.
Birilerinin her söylediğine inanmamalıyız. Bu kişiler çok sevdiğimiz insanların göreve getirdiği bir bürokrat olabilir. Çok büyük görevler verilen bir siyasetçi olabilir. Âlim denilebilecek kadar bilgili görünen bir din adamı olabilir. Her kim olursa olsun insanların her sözüne inanmamak gerekiyor. Çok değil bundan on beş, yirmi yıl önce her dediğine çoğunluğun inandığı, o günlerde ‘Fethullah Hoca Efendi’ diye anılan ve toplumun büyük kesiminin güvenini kazanmış olan kişinin ne denli Türk düşmanı ne denli hain birisi olduğunun anlaşılması bu söylediklerimi doğrulamaktadır.
Biz Ülkücüler; Vatanımızı bölmek isteyen bölücülere, Cumhuriyeti içerisine sindiremeyen rejim düşmanlarına, din bezirgânlarına velhasıl, ‘Tek Millet, Tek Devlet, Tek Vatan ve Tek Bayrak’ anlayışına karşı çıkanların ‘alayına’ diyoruz ki: ‘Bu Vatanı bu Cumhuriyeti ya sevin ya da terk edip, gidin.’ Yeter artık Aklınızı başınıza alın…