Yardımcıoğlu: Türkiye Ekonomisi Kendi Kendini Onarabilen Bir Ekonomidir
Yardımcıoğlu: Türkiye Ekonomisi Kendi Kendini Onarabilen Bir Ekonomidir
BAAE Başkanı Prof. Dr. Mahmut Yardımcıoğlu, “Türkiye ekonomisi kendi kendini onarabilen bir ekonomi. Hızlı tamir edilebilen bir ekonomi. Mali kuralları koyacağız. Disiplini ortaya koyacağız. Birtakım kamu harcamalarında gerekiyorsa kısıtlama yapacağız. Bu işin başka çaresi yok. İsraf olaraktan sayılabilecek birtakım harcamaları kısıtlama yoluna koyacağız” dedi.
Batı Asya Araştırmaları Enstitüsü (BAAE) Başkanı Prof. Dr. Mahmut Yardımcıoğlu, enflasyon ve bugünkü ülke ekonomisi üzerine değerlendirmelerde bulundu. Türkiye ekonomisinin kısa vadede düzeltilemeyeceğini belirten Yardımcıoğlu, orta vadede uygulanacak programlarla hızlı bir iyileştirmenin mümkün olduğunu söyledi.
Enflasyonun insanların birikimlerini hızla erittiğini dile getiren Prof. Dr. Mahmut Yardımcıoğlu, şöyle konuştu: “Enflasyon, insanların elde ettiği kazanımları, birikimleri, paraları eritiyor. Eritiyor diye hükümet ya da çalışanların patronları ona zam yapıyor ya da yapmak durumunda kalıyor. Onların durumlarını iyileştireyim diye zammı yapıyorsun ama zammı yapmak bir ateşin üzerine benzin dökmek gibi bir şey. Bu defa enflasyon daha da bir alevleniyor, daha da büyüyor. Dolayısıyla daha da büyüyünce daha hızlı bir şekilde gelirleri törpülüyor, yok ediyor. Bir harman düşünün! Çok da güçlü esen bir rüzgâr var. Güçlü esen rüzgâr, o harmanın üzerindeki daneleri alıyor, tarlanın içine saçıyor. Hükümet ya da işverenler ya da kamusal otorite, o tarlanın içerisine saçılmış olan başakları topluyor, geri harmanın üstüne atıyor. Anlatabiliyor muyum? Şimdi yapılan zamlar da o ateşin üzerine benzin dökmek gibi. Niye? İyileştirmek için alım gücünü yerinde tutabilmek için yapılıyor. Bunu yaptıkça alım gücü bir miktar daha eski haline gelince daha güçlü bir alışveriş halinde tekrar enflasyonu körükleyen bir şey olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla bu hale gelmemeliydi.”
“PİYASADA YAPRAK KIMILDAMIYOR”
Büyük Birlik Partisi Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulunduğu dönem içinde de ekonomide yapılan yanlış uygulamalara dikkat çektiğini hatırlatan Yardımcıoğlu, şu açıklamalarda bulundu: “Allah Peygamber aşkına yapmayın, diye neredeyse yalvararaktan söylediğimiz şeyler inatla yapıldı. Bu ülkede birtakım insanlar da söylediler. Bunları böyle yapmayın, şöyle yapmayın diye. Şimdi geldiğimiz noktaya baktığımızda; evet, ayın 15’i itibariyle bir maaş ödendi. Hatta bayramdan önce ödendi. Piyasaya yansıması nasıl oldu? Ben hayatın içerisinde bir insanım. Fildişi kuleden kuş uçurmuyorum. Kendi fildişi kulemde hayatı yaşayıp da farklı bir fanusun içerisinde başka insanlara bakmıyorum. Bizzat o aziz milletin içinde, sahada koşturan milletin fertlerinden bir tanesiyim. Piyasada yaprak kımıldamıyor. Çıkalım şuradan çarşıya, işleriniz nasıldı, diyelim. İyi, diyecek bir tane insan çıkmaz. Eğer birileri diyorsa ki işler iyi, işler tıkırında, gayet iyiye gidiyor, yoluna koyduk diyorsa; birincisi yalan söylüyor, ikincisi cahil bilmiyor, üçüncüsü gafil ya da dalkavuk. Bunları yaparak cehaletle, gafletle, dalaletle, hıyanetle, dalkavuklukla biz bir yere varamayız.
“TÜRKİYE EKONOMİSİ KENDİ KENDİNİ ONARABİLEN BİR EKONOMİ”
Dünya genelinde ekonomik sıkıntı yaşandığını kaydeden BAAE Başkanı Yardımcıoğlu, dünyadan farklı olarak Türkiye’deki ekonomik krizin, yanlış ekonomik politikalar nedeniyle daha sert yaşandığını aktardı. Yardımcıoğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Ekonomi politikaları noktasında, tüm dünyada bir depresyon var. Fakat bizdeki depresyon bizim kendi parmağımızla, kendi gözümüzü çıkartırcasına yaptığımız birtakım işlerden dolayı Avrupa Birliği'ndeki, Birleşik Krallık'taki, Birleşik Devletleri'ndeki ve dünyanın diğer ülkelerindeki krizden biraz daha katmerli, biraz daha kallavi… Dolayısıyla bu sıkıntının içinde nasıl çıkacağız? Çıkacağız. Başka çare yok. Türkiye ekonomisi kendi kendini onarabilen bir ekonomi. Hızlı tamir edilebilen bir ekonomi. Mali kuralları koyacağız. Disiplini ortaya koyacağız. Birtakım kamu harcamalarında gerekiyorsa kısıtlama yapacağız. Bu işin başka çaresi yok. İsraf olarak sayılabilecek birtakım harcamaları kısıtlama yoluna koyacağız. Oradan elde ettiğimiz tasarrufla, 300 milyar civarında yıllık devletin harcaması var, bütçeye bakıyorum. Tam rakamlar olmayabilir. Örnek veriyorum: Yüzde 20 tasarruf edilse 60 milyar yapar. 60 milyarı sabit gelirliye dağıttığımız zaman enflasyonun bunları ezmesinin önüne geçeriz. İşte Millet İttifakı denilen yapının içerisinde hani beşli çete gibisinden laflar ediliyor ya. Böyle bir çete var mı yok mu? Ben bunu bilmiyorum. Ama ülkenin kesinlikle bir tasarruf politikasının içerisine girmesi gerektiğini, birtakım harcamaları kısması gerektiğini, birtakım mali kuralları, mali reformları uygulanmak üzere; önce sözünü edip sonra eyleme dökmek gerektiğini düşünüyorum.”
“AKLIN YOLU BİR! AMERİKA'YI TEKRAR KEŞFETMEYE GEREK YOK!”
Ülke ekonomisinin 100, 300, 500 günde düzeltilemeyeceğini vurgulayan Yardımcıoğlu, 3-4 yıl gibi bir sürede dünyanın ilk 10 ekonomisi içerisinde yer almanın mümkün olduğunu ifade etti. Yardımcıoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu: “Ben öyle 100 günde, 300 günde, 500 günde bu ekonomik sorunların çözüleceğini düşünmüyorum. Ama 3-4 yıl gibi bir vadede ekonominin tekrardan ilk 20’nin, ilk 10’un içerisine sokulabilecek hamlelerin yapılabileceğini görüyoruz. Yapanlar nereden yapıyorlar? Uzaydan gelip de bir sihirli değnekle dokunmuyorlar. Aklın yolu bir, Amerika'yı tekrar keşfetmeye, tekerleği tekrar keşfetmeye gerek yok. Keşfedilmişi var. Buradan yürüyeceğiz ve devam edeceğiz. Nihayetinde esasında faiz dediğimiz olguya, bir Müslüman Türk çocuğu olarak karşı olmamamız mümkün mü? Ama adını faiz demeyip de Riba dersem, adını faiz demeyip de Nema dersem bu da faiz olmaktan çıkmıyor. Adını 14 koyduk; ama öbür taraftan bir bakıyoruz ki hayatın işleyişi çok daha farklı. Para ve işlerde, ekonomik kurallarda, devletin kurumlarıyla diğer bankaların arasındaki ilişki çok daha farklı faiz oranlarıyla ilerleyince sizce faiz 14’te kalmış oluyor mu? Olmuyor. Kimi kandırıyoruz? Kendimizi bile kandıramıyoruz. Gerek yok bunlara. Geçmişte 8-10 puanlık faiz indirimlerinin yapılmaması doğruydu. Şimdi bir miktar faiz artırımının yapılması gerek. Ama şimdi 6 ay önce yapılması gereken faiz artırımlarını yapmamız bile mevcut derdimizin çözümüne maalesef ki derman olmayacak, katkı sağlamayacak. Peki, ne yapmalıyız? Önce teşhisi doğru koymalıyız? Teşhisi doğru koyarsak ona yazacağımız ilaçlar belli zaten.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.