Mehmet Fatih Erdoğan

Mehmet Fatih Erdoğan

Dar Gelirlinin Sesi

Dar Gelirlinin Sesi

Geçtiğimiz hafta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'ndan (TCMB) yapılan Faiz indirimi sonrası başta döviz, altın, petrol ve petrol ürünleri fiyatlarından ardı ardına zam açıklamaları, hükümet kanadından ise her şeye rağmen büyüdüğümüz yönünde haberler gelmeye başladı. Allah dula, yetime, işsize, emekliye, memura yardım etsin.

Bir yanda başıboş yükselen fiyatlar, bozuk, hileli, kalitesiz mallar… Diğer yanda ‘içlerinde ne ararsan bulunan’ Alış Veriş Merkezleri ve her köşe başında ‘arzı endam etmiş’ Zincir Süper Marketler. Sergilenen ürünlerin kaça alınıp kaça satıldığı ve bu ürünlerin hangisinin insan sağlığına yararlı hangisinin zararlı olduğu asla bilinemeyen inanılmaz pahalı binlerce hileli ürün…

Temizlik reyonlarında yüzlerce markanın binlerce ürünü müşterilere; ‘beni al’ diye göz kırpıyor, alsan bir türlü almasan bir türlü. Virüs öncesine göre fiyatlar uçmuş gitmiş. Fiyatlar el değil, yürek yakıyor dersem yalan olmaz. Üstelik bu ürünlerin tamamı kimyasal elbette her biri aynı zamanda etrafa ölüm saçan güçlü bir zehir…

Gıda reyonunun; temizlik reyonundan hiç bir farkı yok. Buradaki ürünlerin tamamı da plastik ambalajlar içerisinde. Tadına tuzuna bakma şansınız yok. Alacağınız birçok ürün almak istediğiniz ürün olmayacağı kesin. Özellikle et, et sucuğu, bal, yağ, süt, yoğurt, peynir gibi ürünler bana hiç ama hiç güven vermiyor…

Meyve ve sebze reyonları farklı bir âlem, havaların bir parça soğumuş olmasına rağmen tezgâhlarda yaz ve kış meyveleri yan yana. Karpuz, kavun, şeftali, nektar, nar, elma, armut, muz, siyah ve beyaz üzümler, kısaca çarşıda pazarda yok yok. Olmayan tek şey ise bu meyvelerin tatları… Allah sizleri inandırsın ‘hiç birisinin tadı bildiğimiz tad değil.’ Fiyatları ise çok pahalı…

Bu yerler (marketler) bana ve benim gibilere göre değil. Emekli maaşımın tamamını mutfak için harcasam, yine de yetmeyeceği kesin. Bu sebeple evin meyve ve sebze ihtiyacını artık semt pazarlarından temin etmeye çalışıyorum. Ancak gördüğüm o ki semt pazarları marketlere göre birkaç kat daha sıkıntılı.

Almak istediğiniz ürünleri ellemeniz, seçerek almanız kesinlikle mümkün değil. Israrcı olduğunuz takdirde pazarcı esnafı tarafından sözlü tacize ve hakarete uğruyorsunuz. Bu satıcılara uyarsanız dayak bile yiyebilirsiniz. Malların üzerinde çoğunlukla fiyat etiketi yok. Bir maldan almak isterseniz, adam (satıcı) ne isterse istesin itiraz etmeyeceksiniz. Tezgâhta satılan malların üstü başka altı daha başka…

Bir etek dolusu parayı vererek çilek alacaksınız ama eve getirdiğiniz çilekten bir tane bile yiyemeyeceksiniz. Neden mi? Nedeni gayet açık, ‘çileği ellemenize müsaade etmeyen sahtekâr satıcı sizi kazıklamış’ da ondan. Hemen hemen tüm alışverişlerde maalesef durum aynen böyle! Pazarcılar için işler tıkır mı tıkır: ‘Fatura, fiş, kredi kartı, veresiye’ yok. Nakit parayla satış… 

Mallar, marketteki malların bir düşük kalitesinde. Fiyatlar, birkaç kuruş daha ucuz. Satıcılar çok kaba. Müşterilerle sürekli tartışma var. Ağız dalaşı her saniye, uyarsan KAVGA hazır. Anlayacağınız; ‘Pazardan alışveriş akıl işi değil.’ Müşteriyi aldatma, kandırma pazarda olağan hale gelmiş. Yapılan alışverişler ne ahlaki, ne İslami, ne de insani. Kaba saba bir adam tarafından aldatılmak inanın çok kötü. Bu soyguna mani olmayan hatta çanak tutan Büyükşehir Belediye Zabıta Daire Başkanlığı görevlileri vebal altında kalmıyorlar mı?

Allah dula, yetime, işsize, asgari ücretliye, emekliye, memura kısaca tüm dar gelirli vatandaşlara yardım etsin. Bu insanların sayısının 30 Milyon civarında olduğu söyleniyor. 80 Milyon nüfuslu bir ülkede 30 milyon insan geçinemiyorsa o ülkeyi yönetenler bir gün dahi o koltuklarda oturmamalılar. Bu işin şakası yok. Tezgâhlar ve raflar mal dolu ama vatandaşın yarısı bu malları satın alamıyor.

Ey bu güzelim ülkeyi yönetenler; ‘Allah’tan korkmaz, kuldan da utanmaz’ bir vaziyette iseniz yazıklar olsun size. Eğer gerçekten bu halde iseniz bilesiniz ki, acınacak olan bizler değil sizlersiniz. Bu Ali Milleti idare edenler; Devletin işlerini yürütürken Hz. Ömer Efendimizin hassasiyetini göstermelisiniz. Bu hassasiyeti göstermez iseniz bilesiniz ki tez günde ‘kudret sillesini’ yiyeceksiniz demektir. Benden uyarması; bu silleyi yiyenlerin yedi ceddi iflah olmazmış…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Fatih Erdoğan Arşivi