Bizim öğrendiklerimiz !

Bizim öğrendiklerimiz !

    Sevgili okurlarım birkaç konuyu örneklemek istiyorum:

    Kırmızı ışık da geçmiş arabasına çarpmışlar.. vatandaş isyan ediyor hükümette, millette ver yansın ediyor , bu ülkede yaşanmaz diyor..!

    Böyle kazalar : dünyanın her yerinde ölüyor.. ama adam bağırıyor bağırken ülkemizi kötülüyor. Sanki onun arabasına çarpan, Ahmet , Mehmet değil de Türkiye çarpmış gibi..

    Cep telefonu çıktı.. İnsanlık bitti.. Akıllı telefon çıktı, akıllı insan bitti. Herkes her gördüğünü çekiyor, sosyal medya da paylaşıyor sonun hiç düşünmüyor..

    Ahlaksız bir resmi çekiyor paylaşıyor: buradan ben şunu anlıyorum, bunlar yapıyor gençler sizde yapın diyor aslında benim anladığım o . Çünkü kötülüklerin üzerin örtmek gerek iyi ve güzel olanı yaymak gerekir..

    Gazetecilik mesleğine başladığımız zaman: kimin resmi nasıl çekilir , resim nasıl olmalı bize bu öğretilmişti..

    Örneğin yemek yiyen : insanların resmini çekmeyin ! sözü ve ilk öğrendiğimiz kuraldı..

    Ev hali, otel hali, deniz hali, havuz hali de resim çekmeyin çünkü oralar o insanların özellidir. Yaşam alanıdır.. oraya girmeyin” diyorlardı..

    Oturan bir kişinin yukardan resmini çekmeyin, erkekse dökülen saçları sebebi ile güzel bir görüntü vermez..

    Aşağıdan yükarı resim çekmeyin burnun içi görüle bilir, hoş bir görüntü olmaz gibi genel kuralları ve fotoğrafçılık dilini öğrenmişti.. tabi hepsi bu değil daha yüzlerce kural var..

    Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uçaktan inerken, zor yürüyen görüntüsünü cep telefonu ile çeken AKP’li yani Ak Partili olamayan kişi yayınlaması ile sosyal medya da kopartılan fırtına.. yazılanlar çizilenler.. ya düne ne dersiniz ?

    Dünde Sayın Cumhurbaşkanı Basketbol oynadı.. gençlerle tektik verdi.. yiğitseniz onu da yayınlayın ya ! Akp onu görmediler.. Gerçek Ak Partililer ise uyumaya devam ediyor..

    Hastalık veya bir kaza sonucu yaralanmak sakat kalmak veya sağlama çıkmak bizim elimizde olan bir durum değil..

    İnsan yaşadıkça çok şey öğreniyor ama : öğrenmeye ömür yetmiyor..

    Yaş 40’ı geçtiği zaman , arada bir teker patlıyor yolda kala biliyorsun..

    Yaş 50 geçtiğinde : hemen her ay bir patlak veriyor..

    Yaş 60 geçince : ip ilmek tutmaz oluyor..

    Yukarısı nedir bilemiyorum ama :Türkiye de  Kadınlarda 50 , Erkeklerde emeklilik yaşı 55 olmalıdır.. kim ne kadar yaşar allah bilir ama : Bu Korona Virüs beleşi, çocuklardan büyüklere kadar yakaladığını , ya hastanede yada : Kanın beyine, kalbe, ciğere, bacaklara, kola kanın pırtı atması sonucu öldürüyor.

    Yaşamaya çok bir zaman bırakmıyor.. Bu sebeple bugün ben diyorum ki :

    En az taban 25 yıl sigortası yatan, kadınlarda 50 , erkeklerde 55 yaşını doldurduğu gün emekli olmalıdır..

    Yaşa takılanlar, yok güne takılanlar diye bir şey olmamalı. Kanuni düzenleme yapılmalı.. yaşını dolduran doldurduğu gün emekli olmalıdır..

     Bir genç 30 yaşında çalışmaya başladığını kabul edersek 50 veya 55 yaşında emekli olur yaşa takılanlar gibi bir sorunda ortadan kalkar..

     18 yaşında Sigortalı çalışmaya başlayan kişi de ister yaşını bekler isterse çalışmaya devam eder.. Kadınlarda 25 yıl , erkeklerde 30 yıl taban çalışma şartı konmalı..  18 yaşında sigortalı çalışmaya başlayan 55 yaşına kadar 38 yıl çalıştı ise onada emekli maaşı fazla verilmelidir.

     25 yıl çalışanlar 38 yıl çalışan aynı maaşı almamalı.. adil olmalı..

     Bugün bakıyorum:  biri 5 bin iş gününü doldurmuş, biri 12 bin günü devirmiş her ikisi de aynı emekli maaşını alıyor..

     Adil olmalı: herkes ödediği pirim kadar gün kadar emekli maaşı almalıdır..

     Türkiye gündeminden artık bu yaşa takılan takılmayan, emekli olan olmayan diye bir sorun kalmamalı. Herkes işe girerken emekli olacağı günü bilmelidir..

     Yoksa bu kavga daha çok devam eder..

      İyi günler

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bekir Doğan Arşivi